OW Debug - Notice
Message: Trying to access array offset on value of type null
File: /home/romarekl/public_html/sosyallift.com/ow_plugins/forum/controllers/topic.php
Line: 136
Fay Nedir – Levha Hareketleri ve Etkileri Forum | Sosyallift©
Loading...
 
tr
Serkan BEKİROĞULLARI
Serkan BEKİROĞULLARI Kasım 18 '18

Levha Hareketleri ve Etkileri

Güney Amerika ve Afrika kıta kenarların ne kadar uyumlu oldukları pek çok bilim adamının dikkatini çekmiştir, ilk kez Eduard SUESS Dünya’nın geçmişte tek bir süper kıtadan oluştuğu düşüncesini ortaya atmıştır. Ancak bu konuda ilk kapsamlı teorem, Alman bilim adamı Alfred WEGENER tarafından, 1915 yılında ortaya atılmıştır. Wegener’in yaşadığı dönemde bu iddiaları kabul görmemiştir.
Wegener’e göre Dünyanın dış yüzeyi kesintisiz gibi gözükse de büyük kıta parçalarından oluşmaktadır. Bu parçalar akışkan magmanın üzerinde sürekli bir hareketlilik halindedir.Yaşadığı dönemde bu iddiaları kanıtlayacak sağlam dayanaklar bulamayan Wegener, henüz elli yaşında, Grönland buzullarında teorisini kanıtlayacak verileri ararken, donarak ölmüştür. 1960’lı yıllarda “Kıtaların Kayması Teorisi” yerini, kesin olarak açıklanan “Levha Tektoniği Kuramı” na bırakmıştır.
Dünyamızın iç yapısı bir takım katmanlardan oluşmaktadır. Bu katmanların merkezinde çekirdek denilen yüksek ısıya sahip bölüm yer alır. Manto kısmı genellikle eriyik haldeki kayaçlardan oluşur. Çekirdekteki yüksek enerji, manto içinde dikey ve yatay magma akımlarına neden olur. Bu magma akımlarına konveksiyon akımları denir.
Yer kabuğunun her bir bölümünü oluşturan kısımlara levha ya da plaka adı verilmektedir. Bu parçalar mantonun üzerinde yüzer durumdadır. Levhalar, Dünyanın çekirdeğindeki ısının yüksek olması nedeniyle mantoda oluşan dikey magma akımlarının etkisiyle hareket ederler. Bir levha, yalnızca okyanusal ya da kıtasal kabuktan oluşabildiği gibi her iki kabuk türünü de içerebilir. Levhalar, levha sınırı ya da levha kenarı ile sona erer. Levha sınırları;

Depremlerin
• Volkanizmanın
• Sıcak su kaynaklarının bir arada görüldüğü alanlardır.

Mantonun üst bölümüne Astenosfer denir. Levha hareketleri ve volkanizma buradaki akışkan mağma sayesinde gerçekleşir. İki levhanın ayrıldığı yerlerde yırtılma fayları (transform fayları) oluşur. Buralardan okyanus tabanına volkanik maddeler çıkmaktadır (deniz tabanı volkanizması). Yaklaşan iki kıtasal levhanın bulunduğu yerlerde büyük kıvrım dağları oluşur. Toros, Alp ve Himalaya dağları bu duruma örnektir. Kıtasal ve okyanusal levhanın çarpıştığı yerlerde, okyanusal kabuk, astenosfere dalar. Buralara dalma-batma zonu denir. Astenosfere dalan levha ergiyerek yükselir. Böylece kıyı boyunca volkanik dağlar oluşur, iki okyanusal levhanın çarpıştığı yerlerde ise volkanik dağ sıralarının oluşturduğu ada yayları görülür. Japonya ve Filipinliler bu ada yaylarına örnektir. Ayrıca dalma-batma kuşaklarında derin deniz çukurları oluşmaktadır. Büyük Okyanustaki Mariana ve Tonga gibi çukurluklar dalma-batma kuşaklarını göstermektedir.

Yerkabuğu 7 km ile 100 km kalınlıkları arasında değişen, kaygan özellikte 7 büyük ve birkaç küçük levhadan meydana gelmiştir.

Büyük levhalar
• Avrasya levhası
• Pasifik levhası
• Avustralya levhası
• K. Amerika levhası
• G.Amerika levhası
• Afrika levhası
• Antartika levhası

Küçük levhalar
• Antiller
• Filipinler
• Kokos
• Nazka
• Hindistan
• Arabistan

levha-sinirlariLEVHA HAREKETLERİNİN ETKİLERİ
1- Depremsellik
Levha sınırları yer kabuğunun en zayıf kesimleridir. Bu bölgelerde yoğun bir depremsellik göze çarpar. Depremlerin dağılış haritasına göre Dünya’da depremselliğin yoğun olarak yaşandığı alanlarla levha sınırları arasında yakın bir ilişki vardır.

Dünya’da deprem riskinin fazla olduğu başlıca ülkeler şunlardır.
• Türkiye – Yunanistan – İran – Kafkas Ülkeleri (Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan),
• Pakistan – Hindistan – Afganistan – Çin,
• Uzak Asya Ülkeleri (Endonezya-Malezya-Japonya-Yeni Gine),
• ABD’nin batı kıyıları – Orta Amerika ülkeleri
• Şili-Arjantin-Venezuella

Deprem Riskinin az olduğu yerler şunlardır:
• Kanada
• İskandinavya
• Sibirya
• Kuzey Afrika
• Batı ve Orta Avustralya

Birinci zamanda oluşmuş arazilerde deprem riski azdır. Kanada, Avustralya, Sibirya, Doğu, Avrupa bu tip bölgelerdir.

aktif-deprem-bolgeleri2- Volkanlar ve Volkanik Alanlar
Volkanizma yerkabuğunda bulunan fay ve çatlaklar boyunca magmanın yer yüzüne ulaşması durumudur. Aşağıdaki haritada Dünya’da büyük volkanik dağların dağılımı verilmiştir. Volkanik dağların uzanış doğrultuları ile levha sınırları arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Levha sınırları fay hatlarının aktif olduğu alanlar olduğundan volkanizma faaliyetleri bu bölgelerde yaşanmaktadır.
Büyük Okyanus (pasifik) çevresinde, Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu ve Akdeniz çevresinde yer alır. Yeryüzünde sayıları 450’yi bulan aktif volkanların yaklaşık 350 tanesi Büyük Okyanus çevresindedir. Bu nedenle buraya “Pasifik Ateş Çemberi” adı verilir.

Dünya’da depremselliğin fazla olduğu ülkelerde volkanik dağlar da oldukça fazladır. Aktif volkanların fazla olduğu alanlar şöyle özetlenebilir.
• Rusya’nın doğusunda Kamçatka Yarımadası
• İzlanda
• ABD’nin batı kesimleri
• Japonya
• Şili
• Afrika’nın doğu kesimleri (Kenya-Etiyopya)
• Okyanusya Adaları (Yeni Gine-Filipinler)

aktif-volkanik-alanlar

ates-cemberi

3- Sıcak Su Kaynakları
Sıcak su kaynakları yüzey sularının, yeraltına sızdığı, faylı ve volkanik arazilerde görülür. Bu nedenle levha sınırlarının geçtiği bölgeler sıcak su kaynakları bakımından da oldukça zengindir. Sıcak su kaynakları enerji üretimi, seracılık, sağlık, turizm gibi ekonomik faaliyetlerde büyük önem taşımaktadır.

SICAK SU KAYNAKLARI
Yer kabuğun çeşitli kırık, çatlak ve gözenekler boyunca yeraltına sızan sular derinlik arttıkça ısınmaya başlar. Yer altına inildikçe sıcaklık (litrosferde) her 33 metrede 1°C artar. Bu artışa jeometrik gradyan adı verilmektedir. Özellikle levha sınırlarında, volkanik faaliyetlerin fazla olduğu yerlerde ve deprem bölgelerinde ısınma daha çabuk gerçekleşmektedir. Çünkü, levha sınırlarında magma yeryüzüne daha yakın seviyede yer alır. Bu nedenle sıcak su kaynakları genellikle levha sınırlarında görülür. Deprem ve volkanizmanın fazla olduğu ülkelerde sıcak su potansiyeli oldukça yüksektir.

Fay ve çatlaklar boyunca yeraltına, sızan sular ısınarak buhardır. Artan sıcaklık ve basıncın etkisi ile bir fay hattı boyunca yeryüzüne yükselen buhar, yoğunlaşarak yüzeye ulaşır. Bu tip kaynaklara fay kaynağı adı verilir.

Yeraltına sızarak ısısı artan su, buharlaşarak fay hatları boyunca yüksek basınç ve sıcaklıkla yeryüzüne ulaşmaktadır. Kimi yerlerde buhar yüzeye varamadan yoğunlaşmakta ve su olarak yeryüzü ulaşmaktadır. Sıcak su kaynakları genellikle mineral oranları yüksek, akım miktarı fazla değişken olmayan kaynaklardır. Bu kaynakların içindeki eriyik minerallerin insan sağlığına olumlu etkileri bilinmektedir.
Sıcak su kaynaklarının bir diğer türü de gayzerlerdir. Bu tip kaynaklar volkanik ve karstik arazilerin birbirine yakın olduğu yerlerde görülürler. Periyodik olarak kaynar su çıkışı yaşanan bu kaynaklara İtalya, ABD, Yeni Zelanda ve İzlanda gibi ülkelerde rastlanmaktadır.

sicak-su-kaynaklarinin-dagilisi

Doç. Dr. Rüştü ILGAR Levha Tektoniği Kıvrım Fay Volkanizma Ders Notu PDF İçin Tıklayın.

Türkiye Deprem Fay Haritası, Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, Fay Hatları Haritası

Türkiye Fay Hattı Deprem Haritası
Türkiye Deprem Haritası

Türkiye’de Depremler

Tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de tektonik depremlerin nedeni levha hareketleridir. Ülkemiz, Harita 4.3’te gösterildiği gibi Avrasya, Afrika ve Arabistan levhaları arasında yer almaktadır.

Küresel Konum Belirleme (GPS) ölçümlerine göre Arabistan levhası yılda 23, Afrika levhası ise yılda 18-25 milimetrelik hızlarla kuzey-kuzeydoğu yönünde hareket ederek Anadolu levhasını sıkıştırmaktadır. Masif arazilerin yaygın olduğu Avrasya levhası ile Arabistan levhası arasında sıkışan ve bu levhalara göre daha genç oluşumlu olan Anadolu levhası ise bu levhaların sınırlarını oluşturan fay hatları boyunca batıya doğru hareket etmektedir. Bu hareketin hızı yılda 15 ile 30 milimetre arasında değişmektedir.

Ülkemizin ana fay hatları olan Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu Fay Hatları boyunca gerçekleşen bu hareketlenme sonucunda, bazı alanlarda enerji birikimi olmakta ve depremler meydana gelmektedir.

Harita 4.4’te de gösterildiği gibi Türkiye’deki üç ana fay hattının geçtiği yerler ile bu yerlerin yakın çevresi I ve II. dereceden deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Aktif fay kuşağı olarak adlandıran bu kuşak, ülkemiz yüz ölçümünün %66’sını oluşturmakta ve Türkiye nüfusunun %71’i bu kuşakta yaşamaktadır.

Türkiye’nin en aktif fay hattı olan Kuzey Anadolu Fay hattı, kabaca doğu-batı uzantılı birçok faydan oluşur. Doğu Anadolu’da Bingöl’den başlayan bu fay hattı batıya doğru uzanır ve Bolu çevresinde iki ana kola ayrılır. Kuzeydeki kol Marmara Denizi’ni kat ederken, güneydeki kol ise Güney Marmara üzerinden Kuzey Ege kıyılarına ulaşır. Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremler, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana gelmiştir.

Doğu Anadolu Fay Hattı, İskenderun Körfezi’nden başlayıp kuzey doğu yönünde uzanır ve Bingöl çevresinde Kuzey Anadolu Fay Hattı ile birleşir.

Batı Anadolu Fay Sistemi ise Ege’deki horstlara ve grabenlere paralel olarak uzanan çok sayıda doğubatı yönlü fay hatlarından oluşmaktadır.

Türkiye’deki fay hatları üzerinde genel olarak hafif ve orta şiddette depremler meydana gelmektedir. Ancak ortalama her 5 ile 15 yılda bir, büyüklüğü 7.0’nin üzerinde depremler de olabilmektedir. Tablo 4.2’de de gösterildiği gibi şiddetli depremler, fay hatlarının üzerinde bulunan yerleşmelerde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet tarihimizde yaşanan en büyük deprem 1939 Erzincan depremi olup büyüklüğü 7,9’dur. Bu deprem aynı zamanda ülkemizde en fazla can kaybının yaşandığı depremdir.

Türkiye ekonomisine en büyük zararı veren depremse 1999 Gölcük depremi olmuştur. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan bu deprem, başta Kocaeli olmak üzere Sakarya, İstanbul, Yalova, Bolu, Bursa ve Eskişehir illerinde büyük zararlara yol açmıştır. 133 binin üzerinde binanın hasar gördüğü depremde 18 874 vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir. 1999 yılı deprem öncesi verilerine göre Gölcük depreminin etkilediği yedi ilin ülkenin millî gelirine katkısı %34,7, ihracattaki payı %65, enerji üretimindeki payı ise %28 oranındaydı. Deprem sonrasında ise birçok viyadük ve yol yıkılmış, kanalizasyon ve boru hatları kırılmış, elektrik kuleleri devrilmiş ve büyük sanayi tesislerinde üretim durmuştur. Bu depremin sadece imalat sanayisine verdiği zarar ise 1,1 katrilyon TL’yi bulmuştur.

Ülkemizde meydana gelen depremlerle ilgili olarak dikkati çeken bir diğer unsur ise orta şiddetteki depremlerde bile can ve mal kayıplarının yaşanabilmesidir. Türkiye nüfusunun %71’inin aktif deprem kuşağında yaşaması ve deprem dalgalarının şiddetini artıran alüvyal zeminler üzerine büyük yerleşmelerin kurulmuş olması bu durumun temel nedenleri arasındadır.

Bunun yanı sıra, alüvyal ova ve vadi tabanları üzerine kurulmuş olan yerleşmelerde, dayanıksız veya eksik malzeme kullanılarak inşa edilen binaların ya da eski yapıların yoğun olması da can ve mal kaybını artırmıştır. Fotoğraf 4.31’de de görüldüğü gibi deprem sonrasında bazı binaların tamamen çökmesi, bazılarının yan yatması, bazılarının ise hafif hasar görmesi ile binaların sağlamlığı arasında büyük bir bağlantı bulunmaktadır. Yer altında bulunan karstik boşluk ile mağaraların ve maden ocaklarında açılan galerilerin tavanlarının çökmesi sonucunda oluşan çöküntü depremlerine ülkemizde seyrekte olsa rastlanır. Etki alanları çok dar olan bu depremler karstik arazilerde önemli hasarlara neden olabilmektedir. Volkanik aktiviteler esnasında oluşan volkanik depremler ise günümüzde Türkiye’de aktif volkan bulunmadığı için görülmemektedir.

Kaynak:

https://cografyahocasi.com/10-sinif/levha-hareketleri-ve-etkileri.html

http://www.cografyabilimi.gen.tr/turkiyede-depremler/

Düzenlendi... Serkan BEKİROĞULLARI (Kasım 18 '18)
Paylaş:
Tayfun Göktaş
Tayfun Göktaş Kasım 24 '18

99 depremi en büyüğü olmuş. Vay arkadaş...