OW Debug - Notice
Message: Trying to access array offset on value of type null
File: /home/romarekl/public_html/sosyallift.com/ow_plugins/forum/controllers/topic.php
Line: 136
Osmanlıca Nedir? Osmanlı Türkçesi Forum | Sosyallift©
Loading...
 
tr
World History
World History Nisan 30 '17
Osmanlıca, bağımsız bir dil değildir. Osmanlıca Türkçenin bir dönemine verilen isimdir. Bu dönemi diğerlerinden ayıran özellik ise Osmanlı Devletinin bu dönemde Arap ve Fars kültürü ile sıkı bir etkileşim halinde olması neticesinde bu dillerden Türkçeye çok fazla sözcük geçmiş olmasıdır.

Osmanlıca, bugün konuştuğumuz Türkçenin Arap alfabesi ile yazılmış halidir.

Nasıl Azerice, Azeri demek yanlış ise Osmanlıca demek de yanlıştır aslında. Çünkü Azeri diye bir ırk yoktur. Onlar Azerî Türküdür. Konuştukları dil de Azerice değil Azerî Türkçesidir. Aynı şekilde Osmanlıca bağımsız bir dil değil Osmanlı Türkçesinin yansımasıdır.

Osmanlı Türkçesi

Pratikte kısaca Osmanlıca diye de adlandırılan -her ne kadar bu adlandırma tehlikeli de olsa- Osmanlı Türkçesi, 15. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devletinin sınırları içinde kullanılan yazı dilidir.

Bu dönemin en belirgin özelliği, Arapça, Farsça gibi yabancı dillerden oldukça fazla kelimenin Türkçeye girmiş olmasıdır. Klâsik bir edebiyat oluşturma ve sanat yapma anlayışıyla Türk yazı dili âdeta Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden oluşan üçüz bir dil hâline getirilmiştir. Konuşma diliyle yazı dili arasındaki farklar her geçen gün artarken bir tarafta konuşulan fakat yazılmayan bir dil; diğer tarafta yazılan fakat konuşulmayan bir dil ortaya çıkmıştır.

Halka, halkın diliyle seslenen halk şairlerinin yalın Türkçesi yanında sanat yapma endişesiyle sadece belli bir zümrenin anlayabildiği, halkın anlamadığı, konuşmadığı unsurlar divan şairleri aracılığıyla dile girmiştir. Bu durum 17. yüzyılda doruğa çıkmıştır.

Dilde ortaya çıkan bu ikilikten kaynaklanan anlaşılmazlık sorunu, 17. yüzyılda mahallîleşme hareketiyle yavaş yavaş çözülmeye başladı. Bu çözülme 18. yüzyıl boyunca ve Tanzimat’a kadar devam ettiyse de Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir dil olarak varlığını Batı Türkçesinin üçüncü dönemini oluşturan Türkiye Türkçesine kadar sürdürdü.

Ekleyenin Notu: Biz bir döneme eleştiri getirirken o dönemi kendi şartları içinde değerlendirmeliyiz. Mesela Selçuklu Devleti’nin resmî dilinin Farsça, bilim dilinin Arapça olması ilk bakışta bize Türkçeye önem verilmediğini göstermektedir. Ancak dönemin şartları içinde baktığınızda halkın çoğunun Arap ve Fars olması, devletin zaten Arapça ve Farsça ile teşekkül etmiş bir medeniyet üzerine bina edilmiş olması, yeni bir devlet düzeni kuracak kadar zaman olmaması Selçukluların bu kararında önemli bir rol oynamıştır.

Yine Osmanlı Devleti‘ne bilinçsizce atfettiğimiz “Arapça ve Farsçaya özenilmiş” düşüncesi eksik kalacaktır. Zira dönemin anlayışına baktığınızda şairler zaten Türkçe şiir yazabildiklerini düşünmüş, Arapça ve Farsça şiir yazarak hüner göstermek istemişlerdir. Ki biliyorsunuz ki Klâsik Türk şiirinin en büyük özelliği şekil, söyleyiş güzelliğinin gelişmiş, önemsenmiş olmasıdır.

Paylaş: