Loading...
 
tr
Recep Tayyip ERDOĞAN
Erkek 70 y.o.
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2003 yılından beri başbakanı ve 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanlığı yaptıktan sonra. 2014 Temmuz ayı itibari Cumhur Başkanı 2017'de T.C. İlk Başkanı olarak görevine devam etmiştir. T.C. Önd...
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2003 yılından beri başbakanı ve 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanlığı yaptıktan sonra.
2014 Temmuz ayı itibari Cumhur Başkanı 2017'de T.C. İlk Başkanı olarak görevine devam etmiştir. T.C.
Önderi ve Yükseliş döneminin en değerli
isimleri arasına girmiştir ve başarılı bir şekilde istikrarlı olarak görev yapmakta.
Doğum: 26 Şubat 1954 (60 yaşında), İstanbul
Eşi: Emine Erdoğan (e. 1978)
Eğitim: Marmara Üniversitesi (1981)
Görev: Türkiye Başbakanı şu tarihten beri: 2003
Ebeveynleri: Ahmet Erdoğan, Tenzile Erdoğan
Çocukları: Ahmet Burak Erdoğan, Sümeyye Erdoğan, Necmettin Bilal Erdoğan, Esra Erdoğan
9%
İlginç kullanıcı mı? Bu ek verilerle bu kullanıcı hakkında kendi sonuçlarınızı oluşturun:
Kimseyi engellemedi ya da engellemedi.
17 arkadaşlık isteği aldı ve 17 kabul etti. 0 'i yok saydı ve gözetimsiz olarak bekleyen 0 var.
131 arkadaşlık isteği gönderdi ve 109 kabul etti. 22 göz ardı edildi ve henüz 0 cevapsız kaldı.

Arkadaşlar

Serkan BEKİROĞULLARI
SEO CEO
Bilişim ve Teknoloji
Penguen Tasarım VİP
Yemek Tarifleri
Ümit KARAKAN
Flaş Haber  7/24
sedat unal
Yüksel AKYELOĞLU
Orhan Yanık
EMİN KARIŞAN
Hüseyin cenk
Bill Watzmanescu
Kai Vaidyaez
Mert
mehmet mengüç
Engin Arayis
Sinan Uzun
Mert karaataş
Simayaliye
Sevgi basık
emre gökdemir
emre gökdemir
B.Söylemez
Mustafa Erbas
Sefa açık
Soner Kırtıl
Maksume sultan
Okan BÜYÜKÇELEBİ
Hüseyin YILMAZ
Hakan temizel
Hasan akkurt
Alikemal Akyasan
Alper Aslanoğlu
Berkay kaya
Müge Anlı
Gönül Dağı
Ebubekir aktaş
Anıl Yıldız
Neşet Altın
Ferid Uluçınar
Mehmet Ilhan
Yuliyan Aleksiev
Neyfel Kahramaner
Hayrettin Karaoğuz
Giyim İlanları
Umut Can
Kara Poyraz
Ramazan tekiş
Ülkü Cantürk
Sotnikova Svetlana
Betül Su
Mehmet Bozkurt
Mehmet Bozkurt
Maşallah Atiş
HasanAkkoyun
Ahmet Furuncu
Sinan Timur
Emre Öztürk
Sevda Yazar
Klinik Danışman
Sevda Gülcan
Erkan sayan
Ümit abaylı
Serhat Arslan
Emin Yaman
Joychen Gersava Cabrera
Ikidamla Gözyaşı
Resul kurnaz

Haber Kaynağı

  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Biyografi Düzenlendi:
    Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2003 yılından beri başbakanı ve 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanlığı yaptıktan sonra.
    2014 Temmuz ayı itibari Cumhur Başkanı 2017'de T.C. İlk Başkanı olarak görevine devam etmiştir. T.C.
    Önderi ve Yükseliş döneminin en değerli
    isimleri arasına girmiştir ve başarılı bir şekilde istikrarlı olarak görev yapmakta.
    Doğum: 26 Şubat 1954 (60 yaşında), İstanbul
    Eşi: Emine Erdoğan (e. 1978)
    Eğitim: Marmara Üniversitesi (1981)
    Görev: Türkiye Başbakanı şu tarihten beri: 2003
    Ebeveynleri: Ahmet Erdoğan, Tenzile Erdoğan
    Çocukları: Ahmet Burak Erdoğan, Sümeyye Erdoğan, Necmettin Bilal Erdoğan, Esra Erdoğan

    Biyografi Düzenlendi:
    Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2003 yılından beri başbakanı ve 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanlığı yaptıktan sonra.
    2014 Temmuz ayı itibari Cumhur Başkanı 2017'de T.C. İlk Başkanı olarak görevine devam etmiştir. T.C.
    Önderi ve ... Devamı >>>>

    5 üye beğendi
    5 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Sevgili Ülkemin Vatandaşları Tarih: 16.04.2017 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Görevimizin başındayız.
    Ülkemiz ve Ümmet için hayırlı olsun
    3 Beğen 1 Yorum Yap
    Yemek Tarifleri
    Mayıs 2 '17
    Göreviniz hayırlı olsun başkanım
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    3 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞAN Form konusunu beğendi Yayınlayan: Whordark'
    Whordark Yeni form yayınladı
    TRAFİK KAZASI NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT VE MANEVİ TAZMİNAT HAKKI
    Trafik kazası bir ya da birden fazla araç veya kişinin hukuka uygun seyir, duruştan çıkarak çarpma, çarpılma, devrilme, yoldan çıkma, taşıttan düşme biçiminde maddi, manevi ve cismani zarara uğramasıdır.
    Trafik kazası sonucunda, tazminat ödeme, cezai yaptırım ve mal varlığına el atılması biçimlerinde sorumluluk doğabilir.
    Trafik kazalarından doğan zararlar nedeniyle sorumluluk hükümleri, Karayolları Trafik Kanununun 85. ve devamı maddelerinde yer almaktadır. Bu maddede yer alan sorumluluk türüne niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk olarak ifade edilir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Maddesine göre maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında genel hükümleri içeren Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanması kabul edilmiştir.

    Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
    Trafik kazalarından doğan maddi zararlar, zararın eşyaya, vücut bütünlüğünün bozulmasına (yaralanma) ve ölüm haline göre değerlendirilmektedir.

    Eşyaya İlişkin Maddi Tazminat
    Trafik kazası nedeniyle eşyanın tamamen veya kısmen tahrip olması sonucu eşyanın kazadan önceki durumu ile sonraki durumu arasındaki fark eşyaya ilişkin zarar olarak kabul edilir.
    Eşyanın tamamen yok olması,
    kullanılamaz hale gelmesi,
    kısmi olarak zarar görmesi,
    onarım görmesi,
    kazadan kaynaklanan değer kaybı,
    yoksun kalınan kar gibi durumlara göre farklı şekillerde hesaplanır.

    Eşyaya gelen zarar ortaya çıkarılırken eşyanın kullanılmasına bağımlı, eşyanın kullanılması için yapılan harcamalar da göz önüne alınarak zarar miktarının hesaplanmasında artırım ve eksiltmeler yapılır. Bu şekilde tespit edilen zarar miktarına indirim sebepleri uygulanarak tazminat miktarı belirlenir.

    Trafik Kazası Nedeniyle Yaralanma Halinde Maddi Tazminat
    Trafik kazası sonucunda kişilerin vücut bütünlüğünün bozulması, yani yaralanmaları halinde meydana gelen zararlar tedavi giderleri ile çalışma gücünün sürekli ya da geçici kaybı nedeniyle uğranılan zararlardır.

    a) Trafik Kazası Nedeniyle Tedavi Giderlerinin Tazmini
    Trafik kazası nedeniyle zarar görenin sağlığına kavuşması için gerekli olan muayene, tahlil, teşhis, tedavi, ulaşım giderleri, ameliyat, hastane, ilaç, protez, bakım, fizik tedavi gibi tüm tedavi giderleri bu kapsamda değerlendirilmektedir.
    Tedavi giderlerinin talep edilebilmesi, tedavi sonunda trafik kazasında yaralanan kişinin iyileşmesi şartına bağlı değildir. Öte yandan sadece iyileşmeyi sağlayan giderler değil, sakatlık ya da hastalığın artmasını önlemek için yapılması zorunlu olan giderler de tedavi giderlerinden sayılır. Bu giderler için yapıldığı tarihten itibaren faiz istenebilir.

    b) İş Göremezlik Zararının Tazmini
    Kaza nedeniyle zarar gören kişi, geçici ya da sürekli olarak çalışma gücünü kaybetmiş olabilir. Geçici olarak çalışma gücünün kaybı halinde, zarar gören, yerine çalıştırmaya zorunlu olduğu kişiye ödeyeceği ücret, tedavi süresince fiilen çalışamamaktan kaynaklanan kazanç kaybı, alınamayan maaş ve ücretler hesap edilir. Çalışma gücünün sürekli kaybı veya azalması halinde, kaybın derecesi zarar görenin gelir durumu, çalışma süresi, fazladan harcanan efor ve güç kaybı gibi unsurlar göz önüne alınarak maddi kayıp belirlenir.

    Trafik Kazası Sonucunda Ölüm Halinde Maddi Tazminat
    Ölüm sonucunda oluşan maddi tazminatı gerektirecek zararlar, genel olarak destekten yoksun kalma ve cenaze giderlerinden oluşur.
    Cenaze giderleri, defin giderleri, yıkama, mezar kazma, mezar taşı, ilan, cenaze nakil ücretlerini de kapsar. Cenaze giderleri, ölenin yakınları dışında diğer kişiler tarafından yapılmışsa istenemeyeceği kabul edilmiştir.
    Trafik kazası nedeniyle ölüm halinde, ölen kişinin baktığı kişiler, ölenin bakımından yoksun kalmaları nedeniyle destekten yoksun kalma adı altında tazminat talep edebilirler. Destekten yoksun kalma tazminatı alabilmek için mirasçı ya da hısım olmak gerekmez. Tüzel kişilerin de bu tazminatı talep edebileceği ileri sürülmektedir.
    Trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında destek olanın gelir durumu, yardımın miktarı ve süresi esas alınır. Zarar görenin yeterli ölçüde geliri varsa ve ölümden dolayı bakım ihtiyacını kendisi karşılayabilecek durumdaysa destekten yoksun kalma tazminatı talep edemez.

    Trafik Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat
    Trafik kazası nedeniyle manevi tazminat ile ilgili olarak Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümleri uygulanır. Trafik kazalarından doğan manevi tazminat belirlenirken haksız fiil tazminatı uygulanır.
    Trafik kazası nedeniyle manevi tazminat, trafik kazasında yaralanan, vücut bütünlüğü bozulan kişiye aittir. Bununla birlikte bazı durumlarda manevi tazminat olay nedeniyle ağır üzüntü yaşayan yakınlarına da tanınmaktadır. Ölüm meydana gelmişse, ölen ile fiili bağlılığı bulunan kişiler kan bağına bakılmaksızın manevi tazminat talep edebilir.
    Trafik kazasının oluşumunda zarar görenin çok ağır kusuru varsa ya da kazaya tamamıyla kendisi sebep olmuşsa manevi tazminata hükmedilemeyeceği kabul edilmektedir.

    Trafik kazası bir ya da birden fazla araç veya kişinin hukuka uygun seyir, duruştan çıkarak çarpma, çarpılma, devrilme, yoldan çıkma, taşıttan düşme biçiminde maddi, manevi ve cismani zarara uğramasıdır.
    Trafik kazası sonucunda, tazminat ödeme, cezai yaptırım ve mal varlığına el atılması biçimlerinde ...

    Daha fazla »»
     Gözat 
    3 Beğen
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANWhordark'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    Artık ilk bakışta anlayacaksınız!
    Göz çekikliği kulak hizasında ise Çinli,
    yukarı doğru ise Japon,
    aşağı doğru ise Korelidir.
    18 üye beğendi
    18 Beğen 3 Yorum Yap
    Elanur KESİCİ
    Ağustos 10 '15
    şaşırdımm ve öğrendim
    Yağmur KILIÇARSLAN
    Ağustos 10 '15
    şaştımm bilmiyordumm
    Ceren TAŞDELEN
    Ağustos 10 '15
    gerçekten böylemi ya
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANWhordark'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    Sütçü İmam Kimdir?

    31 Ekim 1919'da düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, Kahramanmaraş’ta Kurtuluş hareketini başlatmıştır. Geçimini temin etmek için süt sattığından adı Sütçü İmam olarak anılmaktadır.

    Daha Fazlası için :

    http://sosyallift.com/forum/topic/1258
    13 üye beğendi
    13 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANSerkan BEKİROĞULLARI'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    SULTAN II. ABDULHAMIT HAN
    9 üye beğendi
    9 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANWhordark'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    Karikatür zaten hakaret.Bir de duvardaki hâşa "Allah yok,din yok" yazısı dinimize karşı açık bir saldırı.Allah ıslah etsin.
    24 üye beğendi
    24 Beğen 12 Yorum Yap
    Ceyda TÜREN Admin
    Eylül 22 '16
    Anlamak zor değil HAÇLI evlatları bunlar. Sorun ekmeğimizi yiyorlar suyumuzu içiyorlar dışarda naber kardeşim. Kanka akşam varmı planın ne üzücü bir şey keşke alında yazsa bazı şeyler
    Erkan ASLANOĞLU
    Aralık 9 '16
    Adi insanlar bunların hepsi
    MSA Gayrimenkul
    Mayıs 17 '17
    Edepsizlik ahlaksızlık bu. Buna birileri özgürlük diyor ve yine birileri haklılık diyebiliyor.
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞAN Form konusunu beğendi Yayınlayan: İslamiyet'
    Gold
    İslamiyet Yeni form yayınladı
    İmam-ı a’zam Ebu Hanife Kimdir ve Hayatı...
    İmam-ı Azam Ebu Hanife Kimdir ?
    İmam Âzam (büyük İmam) lâkabıyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meşhur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müçtehid ve fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı (80/150 – 700/767).
    Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu. İslâm’in hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâbit küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetti.
    Numân gençliğini ticaretle geçirdikten sonra İmam Sa’bî’nin tavsiye ve desteğiyle öğrenimine devam etti. Arapça, edebiyat, sarf ve nahiv, şiir ögrendi. Yetiştiği Kûfe şehri ve bütün Irak bölgesi müslim-gayrimüslim birçok düşüncenin, itikâdi fırkaların bulunduğu, itikadla ilgili ateşli tartışmaların yapıldığı rey ehlinin yerleştiği bir şehirdi. Dindar bir ailede yetişen Ebû Hanife’nin de bu itikâdi tartışmalara zaman zaman katıldığı kuvvetle muhtemeldir.
    Ebû Hanife’nin yaşadığı yer ve çağda itikâdi fırkalar çoğalmış, bir sürü sapık fırkalar ortaya çıkmış, Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt’e zulmü devam etmiştir. Mantığı çok kuvvetli olan Numân b. Sâbit hiçbir fırkaya bağlanmadan ilim tahsilini ilerletti ve kelâm ilmine yöneldi.
    Ebû Hanife ilimle uğraşırken ticareti de bütünüyle bırakmadı. Bu, onun helâl rızık kazanmasını sağladığı gibi, ticarî kazancını ve talebelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını, bağımsız bir ilim meclisi kurmasını da sağladı. Ebû Yûsuf’un parasının bittiğini söylemesine ihtiyaç bırakmadan o Ebû Yusuf’u murâkabe eder, yardımda bulunurdu. Gücü yetmeyen talebelerinin de evlenmesini sağlardı (Zehebî, a.g.e, 39). Bir çokları ticarette Ebû Hanife’yi Ebû Bekir’e benzetirdi; çünkü o bir malı satın alırken, sattığı zamanki gibi emânet kâidesine uyar, kötü malı üste, iyisini alta koyardı, muhtaç satıcıyı sömürmezdi.

    Bir defasında bir kadın, satmak üzere ona bir ipek elbise getirdi. O, fiyatını sordu. Kadın yüz dirhem istedi. Ebû Hanife, değerinin yüz dirhemden fazla ettiğini söyledi. Kadın yüzer yüzer artırarak dört yüze çıktığında Ebû Hanife, daha fazla edeceğini söyleyince kadın, “Benimle eğleniyor musun?” demişti. Ebû Hanife de, “Ne münasebet, bir adam getirin de fiyat takdir ettirelim” dedi. Adam çağrıldı ve fiyatı takdir etti: Ebu Hanife o malı beş yüz dirheme satın aldı. Bu olay o zamandan beri halk arasında günümüze kadar anlatılarak, ticarette dürüstlüğe dâir bir darb-i mesel haline gelmiştir.
    Ebû Hanife vakar sahibi bir insandı. Tefekkürü çok, konuşması az, Allah’ın hudûdunu olabildiğince gözeten, dünya ehlinden uzak duran, faydasız ve boş sözlerden hoşlanmayan, sorulara az ve öz cevap veren çok zeki bir müçtehiddi.
    Fıkhi sistematik hale getirip bütün dünyevî meselelerin leh ve aleyhteki biçimlerini ortaya koyarak ve sağlam bir akîde esası çıkararak doktrinini meydana getirmiştir. Ebû Hanife’nin binlerce talebesi olmuş, bunların kırk kadarı müçtehid mertebesine ulaşmıştır (el-Kerderî, Menâkibu’l-Imâm Ebû Hanife, II, 2i8).
    Müçtehid öğrencilerinden en meşhurları Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan es-Seybânî’dir. Ebû Hanife’nin fıkıh okulu, talebelerine verdiği dersler ile ondan fetvâ istemeye gelen halk için verdiği fetvâlardan meydana gelmiştir. Ders verme usûlü eski filozofların diyalektik akademi derslerini andırmaktadır. Bir mesele ortaya atılır; bu, talebeleri tarafından tartışılır ve herkes görüşünü söyler; en son olarak İmam, delil ve istinbat ile bir karara ulaşılmasını sağlar ve kararı delillerden ayırarak veciz cümleler halinde yazdırırdı. Bu sözleri en yakın müçtehid talebeleri tarafindan sonradan mezhebin fıkıh kaideleri haline getirilirdi. Onun ilim meclisi bir istişâre, bir diyalog merkezi, bir hür düşünce okulu idi.

    Ebû Hanife’nin halkın sevgi ve saygısını kazanmasında; fetvâlarının her yerde haklı olarak tutulmasında; ilmi, ihtilaflardan arındırıp halka selefin yaptığı gibi bilgi aktarması, fitnelere bulaşmaması ve takvası etkili olmuştur. Onun talebelerine verdiği öğütlerde, ilimde hür düşünce ve araştırmanın yollarının tutulması, câhil ve mutaassıplardan uzak durulması gibi önemli kayıtlar vardır.
    Ebû Hanife kimseye “benim görüşüm en doğrudur” demedi; hattâ, kendisinin de bir görüşü olduğunu ama daha iyi bir görüş getirene uyacağını söylerdi. Yine o, talebelerine kendisinden her işittiğini yazmamalarını, çünkü yarın görüşünü değistirebileceğini ifade ederdi. Demek ki, hiç bir zaman kendisi mezhebî taassub içinde olmamıştır.

    Aktif bir şekilde olmasa da döneminin siyasî hareketlerine katıldı. Hayatının bir bölümü Emevilerin, bir bölümü Abbâsilerin hâkimiyetinde geçti. Her iki dönemde de siyâsal iktidara karşıydı. Onun siyâsetini ehl-i beyt taraftarlığı belirliyordu. Ehl-i beyt’e büyük muhabbeti vardı. Abbâsîler iktidara geldiklerinde ehl-i beyt’i gözeteceklerini söylemişlerdi. Ancak onların iktidara geldikten bir süre sonra ehl-i beyt’e zulmetmeye devam ettiklerini görünce, onlara da karşı çıktı. Derslerinde firsat buldukça iktidarı tenkid etti. Her iki siyasal iktidar devrinde de kendisinden şüphelenilmiş, onu kendi taraflarına çekmek, halk nezdindeki itibarından yararlanmak için kendisine kadılık görevini teklif etmişlerse de o, her iki dönemde de teklifleri reddetmiş ve bu sebepten dolayı işkenceye uğramis, hapsedilmiştir
    (Ibnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târih, V, 559).

    İmam, takvâsı, ferâseti, ilmî dürüstlüğü ve görüşlerini iktidara karşı kullanması ile halkın büyük sevgisini kazandı. Abbâsi yönetimi ile hiçbir zaman uyuşmadı, uzlaşmadi. Ticaretten kazandığı helâl rızıkla ilmini destekledi. Hattâ o, Zeyd b. Ali’nin imamlığına zımnen bey’at etmişti.

    Hz. Ali (r.a.)’in torunlarından Muhammed en-Nefsü’z Zekiye ile kardeşi İbrahim’in Abbâsilere isyan etmeleri ve şehîd olmaları karşısında Ebû Hanife Irak’ta, İmam Mâlik Medine’de açıkça iktidarı tenkit etmişler, bu yüzden ikisi de kırbaçlatılmış, işkence görmüş ve hapsedilmişlerdir. Ebû Hanife alenen halkı ehl-i beyt’e yardıma çağırdığı için hapsedildi ve her gün kırbaçlatıldı. Bunun sonucunda yetmiş yaşında şehitler gibi öldü. Zehirletildiği de rivâyet edilir (en-Nemeri, el-Intika, 170). Bağdat’ta, Hayruzan mezarlığına defnedildi, cenazesinde binlerce insan hazır bulundu.

    Ebû Hanîfe önceleri Kelâm ilmiyle uğraşmış ve birtakım tartışmalara katılmış olmasına rağmen cedelcilerin iddialı üslûbundan uzak kalmıştır. İçtihadlarını değerlendirirken kendisi şöyle demiştir: “Bu bizim reyimizle vardiğimiz bir sonuçtur. Kimseyi reyimize zorlamaz, kimseye ‘bunu kabul etmeniz gerekir’ demeyiz. Bizim gücümüz buna yetiyor, bize göre en iyisi budur. Bundan daha iyisini bulan olursa buyursun getirsin onu kabul ederiz” (Zehebî, a.g.e., 2i).

    Kendisine tâbi olacak kimselere de şu tavsiye ve ikazda bulunmuştur: “Nereden söylediğimizi (verdiğimiz hükmün delil ve kaynağını) tetkik edip bilmeden bizim reyimizle fetvâ vermek hiçbir kimse için helâl olmaz.” O, bir tek kişi ya da mezhebin İslâm’ı kuşatmasının mümkün olmadığını biliyordu. Ne Ebû Hanife ne başka bir İmam, kendi içtihadı hakkında böyle bir iddiada bulunmuştur. Onlar hep sahih sünnetin asıl olduğunu, sahih sünnet ile sözleri çatıştığı takdirde sahih sünnet ile amel edilmesi gerektiğini öğrenci ve izleyicilerine özenle tavsiye ve ikaz etmişlerdir.
    Şamil İslam Ansiklopedisi

    İmam-ı Azam Ebu Hanife Kimdir ?
    İmam Âzam (büyük İmam) lâkabıyla bilinen, Ebû Hanife künyesiyle meşhur Numân b. Sâbit b. Zevta (Zûta) mutlak müçtehid ve fıkıhta Hanefi mezhebinin imamı (80/150 – 700/767).
    Ebû Hanife, Kûfe’de hicrî 80 yılında doğdu. İslâm’in hâkim olduğu bir ortamda yetişen Numân b. Sâ ...

    Daha fazla »»
     Gözat 
    3 Beğen
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANWhordark'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    Öyle puslu ki hava şeytan bile 'Müslüman' mintanı giyiyor.
    Orgeneral Kazım Karabekir
    11 üye beğendi
    11 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Recep Tayyip ERDOĞAN
    Recep Tayyip ERDOĞANWhordark'nın Fotoğrafını beğendi
    Akış kanalı resimleri Albümüne 1 görüntü ekledi
    Bugün açlıktan ölen insan sayısı. 21.709
    19 üye beğendi
    19 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor

Projem

Henüz hiç projeler başlamamış

Oy

Verdiğin oy:
Toplam: 5 ( 27 oranlar)
'':
Yanıp sönen efekti
Kaydırma efekti
Değerlendirme: