Loading...
 
tr
Caner Göktaş
Erkek 33 y.o.
11%
İlginç kullanıcı mı? Bu ek verilerle bu kullanıcı hakkında kendi sonuçlarınızı oluşturun:
Kimseyi engellemedi ya da engellemedi.
Herhangi bir arkadaşlık isteği almamış.
3 arkadaşlık isteği gönderdi ve 2 kabul etti. 1 göz ardı edildi ve henüz 0 cevapsız kaldı.

Arkadaşlar

Serkan BEKİROĞULLARI
Ceyda TÜREN Admin
  • friends+total_friends
Orhan Yanık
EMİN KARIŞAN
Hüseyin cenk
Bill Watzmanescu
Kai Vaidyaez
Mert
mehmet mengüç
Engin Arayis
Sinan Uzun
Mert karaataş
Simayaliye
Sevgi basık
emre gökdemir
emre gökdemir
B.Söylemez
Mustafa Erbas
Sefa açık
Soner Kırtıl
Maksume sultan
Okan BÜYÜKÇELEBİ
Hüseyin YILMAZ
Hakan temizel
Hasan akkurt
Alikemal Akyasan
Alper Aslanoğlu
Berkay kaya
Müge Anlı
Gönül Dağı
Ebubekir aktaş
Anıl Yıldız
Neşet Altın
Ferid Uluçınar
Mehmet Ilhan
Yuliyan Aleksiev
Neyfel Kahramaner
Hayrettin Karaoğuz
Giyim İlanları
Umut Can
Kara Poyraz
Ramazan tekiş
Ülkü Cantürk
Sotnikova Svetlana
Betül Su
Mehmet Bozkurt
Mehmet Bozkurt
Maşallah Atiş
HasanAkkoyun
Ahmet Furuncu
Sinan Timur
Emre Öztürk
Sevda Yazar
Klinik Danışman
Sevda Gülcan
Erkan sayan
Ümit abaylı
Serhat Arslan
Emin Yaman
Joychen Gersava Cabrera
Ikidamla Gözyaşı
Resul kurnaz

Haber Kaynağı

  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Caner Göktaş Mutlu yıllar mutluluk daima seninle olsun.
    Doğum Günü: Caner Göktaş: Eylül 17
    0 Beğen 0 Yorum Yap
    Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekiyor
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    CEO
    SEO Yeni form yayınladı
    Beyin Tümörü Belirtileri Nelerdir?
    Beyin Tümörü Belirtileri Nelerdir?

    Beyin tümörleri birincil (primary) ve ikincil (secondary) olarak ikiye ayrılır.
    Beyinde oluşan birincil tümörler kötü huylu (habis, kanserli) veya iyi huylu (kanserli olmayan) tümör olabilir. İkincil beyin tümörleri ise vücudun başka bir noktasında ortaya çıkan kanserli hücrelerin beyine sıçramasıyla görülür.
    Beyin tümörü her yaştan insanda görülebilir ve bu tümörlerin neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir.
    Beyin tümörü belirtileri, tümörün büyüklüğüne ve beynin hangi bölgesinde olduğuna bağlı olarak değişmekle birlikte en sık görülen beyin tümörü belirtileri baş ağrısı, bacak ve kollarda uyuşma, hafıza sorunları ve denge problemleridir.

    Beyin Tümörü Çeşitleri ve Dereceleri
    Normal bir işleyişte yaşlanan ve fonksiyonunu kaybeden beyin hücreleri ölür ve yerlerine yeni hücreler geçer. Ancak bazen bu işleyiş bozulur ve vücut ihtiyaç duymamasına karşın yeni hücre üretilir ve ölmesi gereken hücreler yaşamaya devam eder.
    Tüm bu fazla hücreler zaman içinde birikmeye başlar ve bir doku oluşturarak tümöre neden olur. Birincil beyin tümörüne neden olan bu hücreler habis (kanserli) veya iyi huylu olabilmektedir.
    İyi huylu tümörlerde kanserli hücre yoktur ancak yine de beyin gibi hassas bir bölgede bulundukları için hayati tehlike yaratabilirler.

    İyi Huylu Beyin Tümörleri: Kanserli olmayan beyin tümörlerinin net bir şekilde görülebilen belirgin bir sınırı vardır ve genellikle çevrelerinde bulunan dokulara yayılmazlar.
    Cerrahi müdahale ile alınan iyi huylu beyin tümörü nadiren tekrar oluşur. Vücudun diğer bölgelerine yayılma ihtimalleri yoktur.
    Kanserli olmasa da iyi huylu beyin tümörünü tehlikeli yapan şey belirli bir büyüklüğe eriştiğinde beynin hassas bölgelerine baskı yaparak ciddi sağlık sorunlarına yol açmasıdır. İyi huylu beyin tümörünün zaman içinde kanserli beyin tümörüne dönüşme riski de vardır.

    Habis Beyin Tümörü: Kanseri hücrelerle oluşan habis beyin tümörleri iyi huylu tümörlere göre daha hızlı büyür ve yakınında bulunan beyin dokusunu işgal edebilir.
    Habis beyin tümöründe bulunan kanserli hücreler tümörden ayrılarak beynin diğer bölgelerine ve omuriliğe yayılabilir.

    Tümör Dereceleri
    Beyin tümörleri tümöre neden olan hücrelerin görünümüne göre derecelendirilir.

    1. Derece: Tümör iyi huyludur ve tümör hücrelerinin yapısı normal beyin hücresi yapısıyla benzeşir. Bu tümörler oldukça yavaş büyür.

    2. Derece: Kötü huylu hücrelerdir. Bu hücreler normal beyin hücrelerine (1.dereceden daha az) benzer.

    3. Derece: Kötü huylu tümörü oluşturan hücreler normal beyin hücrelerinden oldukça farklı bir görünüme sahiptir. Tümör hızlı büyüme eğilimindedir.

    4. Derece: Kötü huylu tümör hücrelerinin yapısı normal beyin hücrelerinden tamamen farklıdır. Bu tip hücrelerin oluşturduğu tümörler hızlı büyür.
    Düşük dereceli bir tümör zaman içinde yüksek dereceli hücreleri barındıran bir tümöre dönüşebilir. Bu değişim beyin tümörü bulunan yetişkinlerde çocuklara oranla daha sık görülmektedir.

    Beyin Tümörü Belirtileri
    Beyin tümörü belirtileri (iyi huylu veya habis) tümörün büyüklüğüne, hücre tipine ve bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilir.

    Belirtiler tümör beyne baskı yapmaya başladığında ve sinirleri tahrip ettiğinde ortaya çıkar. Aynı zamanda beyin sıvısının dolaşımı tümör nedeniyle sekteye uğradığında bazı belirtiler görülebilir.
    En sık görülen belirtiler;

    Baş Ağrısı: Baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir ancak baş ağrısının stres, kötü beslenme, vücudun susuz kalması gibi pek çok farklı nedenle oluşabileceği de unutulmamalıdır.
    Beyin tümörünün neden olduğu baş ağrısı en şiddetli olarak sabah saatlerinde yaşanır. Uykudan baş ağrısıyla uyanmak, eskiden baş ağrısı sorunu olmayıp son dönemlerde sıkça baş ağrısı yaşamak, baş ağrılarının zamanla sıklaşması, baş ağrısıyla birlikte mide bulantısı ve kusma görülmesi baş ağrısının beyin tümörü nedeniyle olabileceğinin ipuçlarıdır.
    Beyin tümörü bulunan her 3 hastadan 1’i doktora baş ağrısı şikayetiyle gitmektedir. Tümörün neden olduğu baş ağrısı oldukça şiddetlidir ve uzun sürebilir.
    Sabah yaşanan ağrı öğle saatlerine doğru hafifleyebilir. Tümörün beyin üzerinde yarattığı baskı arttıkça baş ağrıları şiddetlenir ve sıklaşır. Eğilmek, öksürmek, egzersiz yapmak bile baş ağrısını artırabilir.

    Mide Bulantısı: Beyin tümörünün yol açtığı mide bulantısı daha çok sabahları görülür. Mide bulantısına kusma ve geçmeyen hıçkırık eşlik edebilir.

    Uyuşukluk: Uyuşukluk hali genellikle beyin tümörü belirli bir boyuta eriştiğinde görülür. Tümör büyüdükçe ve kafatası içinde çevresindeki dokulara baskı yaptıkça uyuşukluk ortaya çıkar ve normalden daha fazla uykuya ihtiyaç duyulabilir.

    Görme ve Konuşma Sorunları: Tümör nedeniyle göz bozukluğu, nesnelerin biçimlerinin dalgalanıyor gibi görülmesi, net görememe, tünel görüş, çift görme ve görüş kaybı gibi problemler oluşabilir.
    Konuşurken kelimelerin unutulması, tam telaffuz edilememesi ve konuşulanları anlamama gibi problemler yaşanabilir.

    Titreme ve Seğirmeler: Beyin tümörüne bağlı olarak ortaya çıkan kas seğirmeleri ve titremeler genellikle el, kol ve bacaklarda görülür.
    Bazı titremeler vücut genelinde, nöbet şeklinde görülebilir ve hastanın 1-2 dakikalık bilinç kaybı yaşamasına neden olabilir. Eğer beyin tümörü başarılı bir şekilde tedavi edilirse titreme, nöbet ve kas seğirmelerin tamamen ortadan kalkma ihtimali oldukça yüksektir.
    Ancak bazı durumlarda tümör alınmasına rağmen beynin hasar gören dokusu nedeniyle titremeler ve kas seğirmeleri devam edebilir. Bu titremeler ve kas seğirmeleri epilepsi ilaçları ile kontrol altına alınabilmektedir.

    Diğer Belirtiler: Vücut dengesini koruma ve yürüme sırasında yaşanan sorunlar, ruh halinde dalgalanmalar ve kişinin karakterinin değişmesi, konsantre olamama ve hafıza sorunları ile kol ve bacaklarda his kaybı beyin tümörünün diğer belirtileri arasındadır.

    Beyin Tümörünün Bulunduğu Bölgeye Göre Yaşanan Belirtiler
    Beynimizin farklı bölgeleri vücudumuzda farklı işlevlerden sorumludur. Bu nedenle her beyin tümörünün belirtisi diğeriyle aynı olmayabilir. Tümörün bulunduğu bölgeye göre görülmesi muhtemel belirtiler şöyle sıralanmaktadır.

    Ön Lob: Kişilik değişimleri, yaşama karşı ilgi kaybı, planlama ve organizasyonda zorluk çekme, sinirli olmak ve saldırganlaşma, yüzde veya vücudun bir kısmında his kaybı, yürümede zorluk çekme, koku duyusunun kaybı, görme ve konuşmada yaşanan zorluklar.

    Temporal Lob: Kelimeleri unutma, konuşurken doğru kelimeyi bulmakta zorlanma, kısa süreli hafıza kaybı, olmayan sesler duyma, koku ve hislerde yaşanan değişimler (örn: dejavu).

    Parietal Lob: Konuşmada ve söylenenleri anlamada zorluk çekme, yazma ve okuma zorluğu, vücudun bazı bölümlerinde yaşanan his kaybı.

    Oksipital Lob: Görme sorunları, 1 veya 2 gözde birden görme kaybı.

    Beyincik: Zayıf koordinasyon, gözlerin kontrolsüz hareketi, ense bölgesinde sertlik, baş dönmesi.
    Beyin Sapı: Zayıf koordinasyon, tek göz kapağının veya ağzın bir tarafının sarkması, yutma güçlüğü, çift görme, konuşmada zorluk çekme.

    Omurilik: Ağrı, kısmı vücut ağrıları, bacaklarda ve kollarda güçsüzlük, mesanenin ve bağırsakların kontrol edilememesi (idrar, dışkı kaçırma).

    Hipofiz Bezi: Düzensiz veya seyrek adet görme, kısırlık (erkek ve kadında), halsizlik, kilo alma, diyabet, yüksek tansiyon, el ve ayakların şişmesi, ruh halinde dalgalanmalar.

    Beyin Zarı: Hareket kabiliyetinin zayıflaması, görme problemleri, mide bulantısı, baş ağrısı.
    Yukarıda listelenen, beynin çeşitli bölgelerinde görülen tümörlerin yol açabileceği belirtilerin pek çok farklı sağlık sorunu nedeniyle de ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

    Bu belirtileri yaşadığınızı düşünüyorsanız sebebinin belirlenebilmesi için bir doktora görünmeniz en doğrusu olacaktır. Doktorunuz muayene sonrası beyin tümöründen şüphelenirse sizi bir uzmana sevk edecektir.
    Bazı durumlarda ön lob, temporal lob ve serebrum’da ortaya çıkan tümörler epey büyümelerine rağmen herhangi bir belirtiye yol açmayabilir.
    Özellikle yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak kabul edilen hafızanın zayıflaması, kişilik değişimleri ve yürüme zorluğu bir beyin tümörünün belirtisi olabilir.
    Eğer yaşlılarda görülen bu değişimler 6 aydan kısa bir sürede geliştiyse doktor kontrolü gerekebilir.


    Beyin Tümörü Belirtileri Nelerdir?

    Beyin tümörleri birincil (primary) ve ikincil (secondary) olarak ikiye ayrılır.
    Beyinde oluşan birincil tümörler kötü huylu (habis, kanserli) veya iyi huylu (kanserli olmayan) tümör olabilir. İkincil beyin tümörleri ise vücudun başka bir noktasında ortaya çıkan kanse ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Teşekkürler bilgiler için hocam ^^
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    CEO
    SEO Yeni form yayınladı
    Lösemi Belirtileri Nelerdir?
    Lösemi Belirtileri Nelerdir?

    Lösemi, kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğini ve dolayısıyla kanı etkileyen bir kanser türüdür.
    Kemik iliğinde üretilen kan hücreleri kontrol dışı büyümeye başladığı zaman lösemi ortaya çıkar.
    Kan kanseri türleri arasında en sık görülenidir ve çocuklardan 10 kat daha fazla yetişkinleri etkileyen bir hastalıktır.
    Lösemi teşhisi konulan hastaların büyük bir çoğunluğu 50 yaş üzerindedir.
    Farklı türleri bulunan löseminin belirtileri, hastalığın türüne göre değişmekle birlikte genel belirtiler, ateş ve gece terlemeleri, baş ağrısı, kolay yaralanma ve kanama, kemik ve eklem ağrıları, halsizlik, lenf bezlerinin şişmesi olarak sayılabilir.


    Lösemi Belirtileri
    Tüm kan hücreleri gibi lösemi hücreleri de kanla birlikte tüm vücutta dolaşır.

    Lösemi belirtileri, lösemi hücrelerinin sayısına ve vücudun hangi kısmında yoğunlaştığına göre değişebilmektedir.
    Kronik lösemi hastalarında herhangi bir belirti görülmeyebilir. Belirtileri hiç veya hafif olduğu için kronik lösemi çoğunlukla rutin kan testi sırasında tespit edilen bir kanser türüdür.
    Akut lösemi ise, kişiyi doktor muayenesine gitmeye zorlayacak kadar şiddetli belirtilere yol açabilir. Lösemi hücreleri beyni etkilediyse baş ağrısı, kusma, zihin karışıklığı, kas kontrolünün zayıflaması gibi belirtiler görülebilir.
    Lösemi hücreleri vücudun diğer bölgelerini de etkileyerek sindirim sorunlarına, böbrek rahatsızlıklarına, akciğer ve kalp sorunlarına yol açabilir.
    Sık görülen lösemi belirtileri aşağı yukarı tüm kaynaklarda şu şekilde sıralanmaktadır.
    1) Şişen lenf bezleri. Lösemi nedeniyle boyun ve koltuk altında bulunan lenf bezleri şişebilir. Bu şişlikler genelliklere ağrıya neden olmaz.
    2) Ateş ve gece terlemeleri.
    3) Halsizlik ve güçsüzlük.
    4) Kolay yaralanma, kolay morarma ve kanama. Bu belirtilere diş eti kanaması, ciltte morluklar ve küçük kırmızı noktalar eşlik edebilir. Burun kanaması görülebilir, adet dönemleri arasında kanama yaşanabilir veya yoğun adet kanaması yaşanabilir.
    5) Karın bölgesinde rahatsızlık hissi ve şişlik. Bu dalağın veya karaciğerin şişmesinden kaynaklanabilir.
    6) Nedeniz kilo kaybı.
    7) İştahsızlık.
    8) Kemik ve/veya eklemlerde ağrılar.
    9) Anemiye bağlı olarak görülen soluk ten, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, baş dönmesi.
    10) Testislerin şişmesi.
    11) Göz ağrıları ve görme sorunları.


    Lösemi belirtileri ile ilgili önemli nokta, bu belirtilerin başka hastalıklar (enfeksiyon, yetersiz beslenme gibi) nedeniyle de ortaya çıkabileceğidir.
    Lösemi, sadece doktor muayenesi ve gerekli testler yapıldıktan sonra belirlenebilir. Bu nedenle yukarıdaki rahatsızlıkların birini veya bir kaçını yaşıyorsanız nedenini kesin olarak öğrenebilmek için bir doktora görünmeli ve gerekli testleri yaptırmalısınız.


    Lösemi Nedir?
    Lösemi kan hücresi üretimini etkiler. Kemik içinde bulunan, kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğinde başlar.
    Sağlıklı bir insanda kemik iliği, vücudun enfeksiyonlara karşı koruyan beyaz kan hücrelerini (akyuvarlar), oksijeni vücut geneline taşıyan kırmızı kan hücrelerini (alyuvarlar) ve kanın pıhtılaşmasını sağlayan pıhtı hücrelerini (trombosit) üretir.
    Lösemide ise kemik iliğinde anormal beyaz kan hücresi üretilmeye başlar ve bunlara “lösemi hücreleri” adı verilir. Bu anormal yapıdaki beyaz kan hücreleri, normal beyaz kan hücreleri gibi çalışmaz ve normalde olduğu gibi üremeleri durmaz.
    Zaman içinde lösemi hücreleri normal kan hücresi sayısını geçer ve lösemi belirtileri olarak gösterilen anemi, kanama ve enfeksiyonlar artmaya başlar.
    Lösemi hücreleri kan yoluyla lenf bezlerine sıçrayarak diğer organlara ulaşabilir, vücudun çeşitli bölgelerinde şişlik ve ağrılara neden olabilir.


    Lösemi Türleri
    Lösemi, etkilediği beyaz kan hücresine ve ne kadar hızlı ilerlediğine bağlı olarak farklı türlere ayrılmaktadır.

    Akut lösemi hızlı gelişir ve belirtileri kısa zamanda görülmeye başlar. Kronik lösemi ise daha yavaş ilerler ve yıllarca hiç bir belirtiye neden olmadan gelişebilir.
    Akut ve kronik lösemi kendi içinde, hangi beyaz kan hücresini etkilediğine göre 2’ye ayrılmaktadır.
    Eğer lenfosit adı verilen beyaz kan hücreleri anormal olarak ürüyorsa buna “lenfoblastik lösemi”, myelosit adı verilen beyaz kan hücreleri anormal olarak ürüyorsa “miyelogenöz lösemi” adı veriler.
    Bu 4 ana lösemi türü dışında daha az görülen tüylü hücre lösemisi, kronik miyelomonositik lösemi ve juvenil miyelomonositik lösemi adında farklı lösemi türleri de bulunmaktadır.
    Yetişkinlerde en sık görülen lösemi türleri, kronik lenfositik lösemi ve akut miyeloid lösemidir. Çocuklarda ise akut miyelojenöz lösemi (AML) ve miyeloid lösemiler daha çok görülmektedir.


    Lösemi Nedenleri Nelerdir?
    Löseminin kesin nedeni bilinmemektedir ancak, bazı durumların lösemi riskini artırdığı bilinmektedir. Bu durumlara “risk faktörü” denir ve risk faktörleri şu şekilde sıralanmaktadır.
    1) Radyasyona maruz kalmak.
    2) Bazı kimyasallara maruz kalmak.
    3) Başka bir kanser için kemoterapi tedavisi görmüş olmak.
    4) Down sendromu ve diğer genetik sorunlar.
    5) Sigara kullanmak.
    6) Bazı kan hastalıkları.


    Lösemi Teşhisi Nasıl Konur?
    Doktorunuz kişisel ve aile bireylerinizle ilgili tıbbi geçmişiniz hakkında bilgi aldıktan sonra fiziksel muayene yapacaktır.
    Fiziksel muayene sırasında özellikle şişen lenf bezleri, dalak ve karaciğer bölgesi elle kontrol edilir.
    Beyaz kan hücresi sayısının belirlenebilmesi için tam kan sayımı istenir. Tam kan sayımında trombosit ve kırmızı kan hücresi sayıları da ölçülmektedir.
    Löseminin kesin teşhisi için kemik iliğinden örnek alınarak (biyopsi) laboratuvar ortamında incelenir. Biyopsi sırasında ağrıyı hafifletmek için lokal anesteziyle örneğin alınacağı bölge uyuşturulur.
    Löseminin belirlenmesi için yukarıdaki testlere ek olarak kişinin kromozom yapısının laboratuvar yöntemleri ile incelenmesi olan sitogenetik ve lenf bezleri ile göğsün incelenmesine yarayan röntgenler istenebilir.


    Lösemi Tedavisi Nasıl Yapılır?
    Akut ve kronik lösemi için pek çok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Tedavinin başlangıç aşamasında hedef, kanserin neden olduğu belirtilerin kontrol altına alınmasıdır.

    Tedavi planı kişinin durumuna göre değişebilmektedir. Doktor löseminin türü, kişinin yaşı, genetik özellikleri ve genel sağlığına bağlı olarak tedavi planını belirleyecektir.
    Tedavi sürecinde kemoterapi, radyoterapi, kan nakli yöntemlerinden biri veya bir kaç tanesi bir arada kullanılabilir. Kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerine karşı yardımcı tedaviler uygulanabilir.

    Lösemiyle İlgili Bazı İstatistikler
    ABD’de her 4 dakikada bir 1 kişiye kan kanseri teşhisi konmaktadır.
    2013 yılında sadece ABD’de lösemi teşhisi konan hasta sayısı 150.000’dir.
    LÖSEV’e göre Türkiye’de her yıl 16 yaş altında 1500 çocuğa lösemi teşhisi konmaktadır. İngiltere’de bu rakam 500’dür.
    Yine LÖSEV’e göre lösemi çocuklarda en çok görülen (%35) kanser türüdür.
    2008 yılında dünya genelinde lösemi teşhisi konan insan sayısı 350.000’dir.
    Günümüzde lösemi teşhisi konan hastaların 10 yıldan uzun yaşama oranı 70’li yıllara göre 4 kat daha fazladır.
    Lösemi nedeniyle hayatını kaybeden hastaların %55’i 75 yaş üzerindedir.
    Lösemi teşhisi konan 10 çocuktan 8’i tamamen tedavi olabilmektedir


    Lösemi Belirtileri Nelerdir?

    Lösemi, kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğini ve dolayısıyla kanı etkileyen bir kanser türüdür.
    Kemik iliğinde üretilen kan hücreleri kontrol dışı büyümeye başladığı zaman lösemi ortaya çıkar.
    Kan kanseri türleri arasında en sık görülenidir ve çocuklardan 10 kat daha fa ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Yetişkinleri daha çok mu etkiliyor. İlginç ^^
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    CEO
    SEO Yeni form yayınladı
    Ferritin Düşüklüğü ve Normal Ferritin Değerleri
    Ferritin Düşüklüğü ve Normal Ferritin Değerleri

    Ferritin vücudumuzda demir depolayan ana proteindir. Kanda bulunan ferritin miktarı vücudumuzda ne kadar demir depolandığını gösterir.
    Basit bir kan testi kandaki ferritin düzeyini belirlemek için yeterlidir ve ferritin seviyesinin belirlenebilmesi için genellikle normal kan testi dışında herhangi bir diğer teste ihtiyaç duyulmaz.
    Normal ferritin seviyesi erkeklerde 12-300ng/ml, kadınlarda ise 12-150 ng/ml aralığı olarak kabul edilir.
    Ancak normal aralıkta olsa dahi alt rakamlara yakın ferritin düzeyi kişinin vücudunda yeterince demir depolanmadığına yani ferritin eksikliğine işaret edebilir.
    Yoğun adet kanaması, demir eksikliği anemisi, sindirim sistemi organlarında görülen uzun dönemli kanamalar (ülser kanaması gibi) ve bağırsaklarda demirin emilimini etkileyen sorunlar nedeniyle ferritin düşüklüğü görülebilir.
    Ferritin yüksekliği ise genellikle alkole bağlı karaciğer hastalıkları, kan nakli ve aşırı demir yükü hastalığı olarak bilinen “hemochromatosis”e bağlı olarak gelişir.


    Ferritin Testi Nasıl Yapılır?
    Kandaki ferritin düzeyi kişinin vücudunda ne kadar demir depolandığı hakkında bilgi vermekle birlikte aslında kan bulunan ferritin miktarı vücut genelinde bulunan ferritin miktarının küçük bir bölümüdür. Geriye kalan ferritin karaciğer, dalak, iskelet kasları ve kemik iliğinde bulunur.

    Ferritin testi genellikle demir eksikliği anemisini tespit etmek için yapılan bir kan testidir.
    Ayrıca kişinin sağlık koşullarına bağlı olarak demir fazlalığı veya iltihabın belirlenmesi içinde ferritin testine başvurulabilir.
    Test öncesi doktorunuz özel bir durum belirtmedikçe herhangi bir hazırlık yapılması gerekmez. İğneyle bir miktar kan alındıktan sonra kan örneği ferritin değerlerinin ölçülebilmesi için laboratuvara gönderilir.



    Ferritin Testi ve Anemi Testi Arasında Ne Fark Var?
    Aneminin belirlenmesi için en sık kullanılan test “tam kan sayımı”dır.

    Tam kan sayımında kandaki hemoglobin seviyesine bakılır ve hemoglobin miktarı vücudumuzda ne kadar demir olduğu konusunda bilgi verir.
    Ancak normal değerlere sahip tam kan sayımı sonuçları aneminin belirlenebilmesi için her zaman güvenilir bir veri değildir çünkü demir eksikliği anemisinin ilk aşamasında kandaki hemoglobin miktarı düşmeden önce vücudumuz ferritin tarafından depolanmış olan demiri kullanır.
    Yani demir depoları boşalana kadar hemoglobin seviyesi düşmez ve anemi belirlenemez. İşte bu noktada yapılacak bir ferritin testi ile hemoglobin seviyesi normal değerlerde olsa dahi anemi net olarak tespit edilebilir.


    Ferritin Testi Değerlerini Etkileyebilecek Durumlar
    Aşağıdaki durumlara bağlı olarak yapılan kan testinden elde edile ferritin değerleri normal ferritin değerlerinizden farklı olabilir.
    Son zamanlarda normalde tükettiğinizden daha fazla kırmızı et tükettiyseniz.
    Düzenli olarak doğum kontrol hapı ve tiroid ilacı kullanıyorsanız.
    Test öncesindeki 3 günde MR, Pet Scan, Kemik Taraması gibi radyoaktif tarama yaptırdıysanız.
    Vücutta iltihaplanmaya neden olan bir hastalığınız varsa.
    Kadın sporcuysanız ve yoğun antreman programınız nedeniyle adet döngünüz değiştiyse.
    Son 4 ay içinde kan nakli yaptırdıysanız ferritin testi değerleri geçerliliğini yitirebilir.


    Ferritin Düşüklüğü
    Ferritin düşüklüğü direkt olarak demir eksikliğiyle bağlantılıdır. Vücudumuzda yeterince demir olmadığında kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin üretimi azalır. Hemoglobinin başlıca görevi tüm dokulara ve organlara kanla birlikte oksijen taşımaktır.
    İhtiyaç duyduğu kadar oksijen alamayan organların fonksiyonlarında problemler görülmeye başlar. Ferritin düşüklüğüne bağlı demir eksikliği hafif ve orta düzeyde ise herhangi bir belirti görülmeyebilir.

    Ancak normal olarak kabul edilen değerlerin çok altındaysa nefes darlığı, halsizlik, baş dönmesi, cildin solması ve çarpıntı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.


    Vücudumuz demir eksikliğini gidermek için ferritinin depoladığı demiri kullanmaya başlar ancak sorunun temeli çözülmediği için kullanılan demirin yerine yenisi konulamaz. Depolardaki demir azaldıkça ve demir eksikliği ciddi boyutlara ulaşınca neden olduğu belirtiler şiddetlenmeye başlar.
    İleri düzeyde demir eksikliği göğüs ve baş ağrısı, bacak ağrıları hatta kalp yetmezliğine varan hayati sorunlara yol açabilmektedir. Uzun süreli demir eksikliği çocuklarda öğrenme zorluğuna ve diğer bilişsel fonksiyonların zayıflamasına yol açabilir.
    Ferritin ve demir eksikliğinin bir diğer belirtisi ise özellikle çocuklarda görülen, kişinin tebeşir, kül ve çamur gibi yenmez şeylere karşı anormal bir iştah duyması olan “pika” adı verilen durumdur. Demir eksikliği için tedavi başladıktan ve ferritin seviyesi normal değerlere geldikten sonra bu durum kendiliğinden ortadan kalkar.


    Ferritin Düşüklüğü Nedenleri
    Ferritin düşüklüğünün başlıca nedeni kan kaybıdır. Kan kaybı kanamalı yaralanmalar dışında farklı şekillerde gerçekleşebilir. Menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda ağır kanamalı geçen regl dönemleri kan kaybıyla birlikte ferritin seviyesinin azalmasına yol açabilir.
    Bunun dışında erkek ve kadınlarda kontrol edilemeyen kanamaya ve dolayısıyla ferritin düşüklüğüne yol açan durumlar arasında ilk sıralarda yemek borusu ülseri, mide ve kolon ülserleri, kronik enfeksiyonlar, gastrointestinal kanamalar, enflamatuar bağırsak hastalıkları gelmektedir.
    Ferritin eksikliğine yol açan bir diğer durum ise vücudun gıdalar yoluyla alınan demiri yeterince iyi işleyememesidir. Yani siz gıdalar yoluyla ihtiyacınız olan demiri alsanız dahi demir sindirim sistemi tarafından iyi emilemediği için ferritin eksikliği görülebilir.

    Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verdiği bilgiye göre dünya nüfusunun %80’i demir bakımından yetersiz besleniyor ve milyarlarca insan ihtiyaç duyduğu kadar demir minerali alamıyor.


    Herhangi bir sağlık sorununuz olmamasına rağmen ferritin düşüklüğü yaşıyorsanız bu büyük ihtimalle demir bakımından yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişen bir durumdur. Bu gibi durumlarda kırmızı et, balık, tavuk eti, yeşil yapraklı sebzeler, sakatat, zenginleştirilmiş tahıl başta olmak üzere demir bakımından zengin gıdaları daha sık tüketerek ferritin eksikliğine karşı korunabilirsiniz.


    Tedavisi
    Ferritin düşüklüğü için izlenecek tedavi yöntemi ferritin seviyesinin neden kadar düşük olduğuna göre değişebilir.
    Alt değere yakın seviyeler için doktorunuz demir bakımından zengin gıdalarla beslenmenizi önerebilir.
    Eğer sadece beslenmenin düzenlenmesi ile kısa sürede sonuç alamayacağını düşünürse demir takviyesi kullanmanızı tavsiye edebilir. Takviyenin dozajı ve ne kadar süreyle kullanılması gerektiğini öğrenmek için doktorunuza danışabilirsiniz.

    Ferritin seviyesi çok düşükse hem demir bakımından zengin bir beslenme programı hem de demir takviyesi bir arada kullanılabilir.


    Ferritin eksikliği yaşayan çocuklarda demir takviyesi dozajı için mutlaka doktora danışılmalıdır çünkü fazla demir alımı çocuklarda zehirlenmeye yol açabilir.


    Ferritin Düşüklüğü ve Normal Ferritin Değerleri

    Ferritin vücudumuzda demir depolayan ana proteindir. Kanda bulunan ferritin miktarı vücudumuzda ne kadar demir depolandığını gösterir.
    Basit bir kan testi kandaki ferritin düzeyini belirlemek için yeterlidir ve ferritin seviyesinin belirlenebilmesi için ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Teşekkürler bilgiler için.
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    Vietnamese Loofah Vietnam Kabağı
    Karşınızda Vietnam Asma Kabağı. Bu kabak türü kadın memesine benzemesiyle dikkat çekmektedir.

    Karşınızda Vietnam Asma Kabağı. Bu kabak türü kadın memesine benzemesiyle dikkat çekmektedir. Meksika dolaylarında yetişen Vietnam Asma Kabağı, kabakgiller familyasında sınıflandırılmış bir sebze türüdür. Bu görünüme, kabaktaki lif dokusu kurumaya başladıktan sonra almaya başlar. Bilimsel adı Vietnamese Loofah'dır.

    Loofah Nedir ?
    Loofah, kabakgiller (Cucurbitaceae) familyasından, dişi çiçekleri tek, meyveleri çok lifli olan, olgunlaştıktan sonra banyo süngeri vb. malzeme yapımında kullanılan bir bitkidir.
    Dünyanın çeşitli bölgelerinde yetişen Loofah bitkisi bilinen en eski masaj ürünüdür. Doğal ve bitkisel bir aşındırıcılar, cildi düzgün ve yumuşak tutar, yeni hücre üretimini ve kan dolaşımını harekete geçirir.

    Karşınızda Vietnam Asma Kabağı. Bu kabak türü kadın memesine benzemesiyle dikkat çekmektedir.

    Karşınızda Vietnam Asma Kabağı. Bu kabak türü kadın memesine benzemesiyle dikkat çekmektedir. Meksika dolaylarında yetişen Vietnam Asma Kabağı, kabakgiller familyasında sınıflandırılmış bir sebze türüdür. Bu ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Bildiğimiz kabağa benziyor bu işte
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    YER ŞEKİLLERİ
    1- En büyük ikinci bölgemiz.
    2- En çok platolar: Cihanbeyli, Haymana,Obruk, Bozok,Uzun yayla
    3- En büyük kapalı havzalar: Konya;Tuz gölü, Ereğli, Akşehir
    4- Volkan dağları: Erciyes, Hasan , Melendiz, Karacadağ, Karadağ
    5- Kenarları dağlarla çevrili, orta kısmı düzdür. Bundan dolayı makineli tarım ve ulaşım
    6- Çok gelişmiştir.
    7- En çok erozyon. Bitki örtüsünün azlığı, sel rejimli akarsular.
    8- En çok peribacası ve kırgıbayır . Volkanik arazide oluşmuştur.
    9- En çok nadasa ayrılan topraklar. Yağış azlığı ve sulama yetersizliğinden dolayı.
    10- Topraklar tuzlu, kireçli. Buharlaşma fazla.
    11- Göller: Tuz ,Akşehir, Eber (tektonik göllerdir.)
    12- Mogan ve Eğmir gölleri: Alüvyal set gölleridir.
    13- Akarsular: Kızılırmak , Sakarya, Porsuk Çaylarıdır.
    14- Kızılırmak üzerindeki barajlar: Hirfanlı, Kesikköprü, Altınkaya barajlarıdır.
    15- Sakarya nehri üzerinde: Hasan Polatkan, Gökçekaya barajları
    16- En az deprem riski.Eski zaman arazileri olduğu için.
    17- Konya ve Karaman

    İKLİM VE BİTKİ TOPLULUĞU
    1- Asıl step iklimi.
    2- Yazlar sıcak ve kurak ,kışlar soğuk ve kar yağışlı.
    3- En çok konveksiyonel yağışlar(kırkikindi yağışı)
    4- En az yağışlı yer. Konya-Tuz gölü
    5- En çok sel ve erozyon.
    6- En tipik antropojen bozkırlar.
    7- En fazla ilkbahar yağışı

    NÜFUS VE YERLEŞME
    1- En kalabalık ikinci bölge.
    2- Nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altında
    3- Nüfus dağ eteklerinde toplanmış. Yağış fazlalığı dolayısıyla
    4- En kalabalık kentler: Ankara, Kayseri,Konya,Eskişehir,Sivas.
    5- Kentleşme oranı yüksek, Yukarı Sakarya Bölümü.
    6- Toplu yerleşmeler var. Kırsal kesimde kerpiç evler. Yağış azlığı.

    EKONOMİ
    1- TARIM:
    2- En çok yetiştirilen ürünler: Buğday, arpa, ş.pancarı, patates, yeşil mercimek, nohut , fasulye,elma, üzüm.
    3- HAYVANCILIK.
    4- Tiftik keçisi ve koyun : Ankara çevresinde.
    5- MADENLER:
    6- Tuz : Tuz gölü
    7- Cıva: Sarayönü Niğde
    8- Demir: Sivas , Kayseri
    9- Bor: Eskişehir
    10- Lületaşı: Eskişehir
    11- Krom: Eskişehir.
    12- Linyit: Ankara, Çankırı, Sivas
    SANAYİ
    1- Yukarı Sakarya Bölümü çok gelişmiştir. Bölgeyi diğer bölgelere bağlar.
    2- Eskişehir : Uçak, lokomotif
    3- Kırıkkale’de : silah, cephane fabrikaları.
    ULAŞIM
    Orta bölümü düz olduğu için, bölgeleri birbirine bağlayan önemli ulaşım yolları bu bölgeden geçer.Güneydoğu Anadolu bölgesi hariç, her bölgeyle komşudur.

    İÇ ANADOLU BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
    YER ŞEKİLLERİ
    1- En büyük ikinci bölgemiz.
    2- En çok platolar: Cihanbeyli, Haymana,Obruk, Bozok,Uzun yayla
    3- En büyük kapalı havzalar: Konya;Tuz gölü, Ereğli, Akşehir
    4- Volkan dağları: Erciyes, Hasan , Melendiz, Karacadağ, Karadağ
    5- Ken ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Kışı o kadar kuru soğuk ki orada yaşamam imkansız resmen
     Gözat Cevap: 2  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    Karadeniz Bölgesinin Özellikleri
    Karadeniz Bölgesinin Genel Özellikleri
    Karadeniz Bölgesinin özellikleri nelerdir
    Karadeniz bölgesinin coğrafi özellikleri
    Karadeniz bölgesinin özellikleri kısaca
    karadeniz bölgesinin özellikleri özet
    1. Konumu ve Sınırları
    Bölge, Türkiye’nin kuzeyindedir. İsmini kuzeyindeki Karadeniz’den alır. Bölge, doğuda Gürcistan sınırından başlayarak, batıda Sakarya Ovası ile Bilecik’in doğusunda kadar uzanır.
    Türkiye yüzölçümünün % 18'ine sahip olan bölge, bu oranla yüzölçüm bakımından üçüncüdür. Doğu - batı istikametinde en uzun olan bölgemizdir. Bölge, batıdan doğuya doğru yaklaşık 1400 km lik uzunluğa, kuzey - güney istikametinde ise 100 - 200 km arasında değişen genişliğe sahiptir.
    Bölge, Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz ve Batı Karadeniz olmak üzere üç coğrafi bölümden meydana gelir.

    2. Yeryüzü Şekilleri
    Bölgede, çeşitli jeolojik zamanlara ait araziler bulunmakla birlikte, daha çok III. jeolojik zamanda oluşmuş araziler yer alır. Dağlar kıyıya paralel uzanır.
    Karadeniz Bölgesinde dağların kıyıya paralel uzanmasına bağlı olarak ortaya çıkan özellikler şunlardır ;
    a) Dağlar kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşımı güçleştirmektedir. Ulaşım geçitler yardımı ile yapılmaktadır. Doğu Karadeniz Bölümünde Kalkanlı ve Kop geçitleri bulunmaktadır.
    b) Dağların kıyıya paralel uzanmasına bağlı kıyılarda boyuna kıyı tipi ortaya çıkmıştır . Kıyılarda girinti ve çıkıntı azdır , kıyılarda doğal liman azdır, kıyılarda koy ve körfez sayısı azdır, ada sayısı azdır.
    c) Falez ( Yalıyar ) oluşmuştur .
    d) Kıyı ve iç kesimler arasında farklı iklim tipleri ortaya çıkmıştır . Kıyılarda nemli ve yağışlı bir iklim iç kesimlerde ise karasal iklim koşulları görülmektedir.
    e) Nüfus kıyılarda daha yoğundur , iç kesimlere doğru gidildikçe nüfus azalmaktadır.
    f) Kıta sahanlığı (Şelf sahası ) dardır.
    Bu dağlara Karadeniz Dağları ya da Kuzey Anadolu Dağları adı verilir. Kuzey Anadolu Dağları kıyı ve iç sıra dağları olarak ikiye ayrılır. Bu iki sıradağ kuşağını Kuzey Anadolu Fay Hattı birbirinden ayırır.
    Dağlar, Batı Karadeniz Bölümü’nde yaklaşık 2000 m. yükseltiye sahiptir. Orta Karadeniz Bölümü’nde yükselti azalarak 1000 m.ye iner. Doğu Karadeniz Bölümü’nde ise yükselti artarak yaklaşık 4000 m.ye çıkar.
    Bölgede, ovalar çok az yer kaplar ve genellikle Orta Karadeniz Bölümü’nde toplanmıştır. Çarşamba ve Bafra ovaları bölgenin en büyük ovalarıdır.
    Bölgenin en önemli akarsuları Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Çoruh, Bartın ve Yenice (Filyos) dir. Yerşekillerinin özelliği nedeni ile, göllerin yüzölçümü küçüktür. Sera, Tortum, Uzungöl, Yedigöller ve Abant bölgenin başlıca gölleridir. Doğu Karadeniz Bölümü’nün yüksek dağ zirvelerinde ise buzul (sirk) gölleri bulunur.
    Yerşekillerinin özelliği nedeni ile ulaşım kıyı şeridinde yoğunlaşır. İç kesimlerle olan bağlantı Kalkanlı (Zigana) ve Kop gibi önemli geçitlerle sağlanır. Ayrıca, bölgedeki dağlar denize paralel uzandığı için, kıyılarda boyuna kıyı tipi görülür.

    3. İklim
    Bölgenin kıyı şeridinde Karadeniz iklimi etkilidir. Her mevsim yağış almasından dolayı, bulutlu gün sayısı ile yıllık yağış miktarı fazladır.
    Doğu Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı oldukça fazladır. (Giresun 1268 mm, Rize 2400 mm.)
    Bunun yanında, Doğu Karadeniz kıyılarında yer almasına rağmen Trabzon’da yağış miktarı daha azdır. (833 mm)
    Orta Karadeniz kıyı şeridinde yıllık yağış miktarı 600 - 1200 mm. arasındadır. (Samsun 650 mm, Ordu 1146 mm) Batı Karadeniz kıyı şeridinde ise, yağış 1000 mm. nin üzerindedir. (Zonguldak 1220 mm, Bartın 1196 mm)
    Kıyıdan itibaren duvar gibi yükselen dağlar, Karadeniz üzerinden gelen nemli hava kütlelerinin dağların denize bakan yamaçlarında yağış bırakmalarına, iç kısımlara da kuru olarak geçmelerine neden olur. Buna bağlı olarak, yağış miktarı güneye gidildikçe azalır ve Karadeniz iklimi yerini karasal iklime bırakır. Bölgelerin iç kesimlerinde günlük ve yıllık sıcaklık farkları kıyıya nazaran daha fazladır.
    Bölgede her mevsim etkili, soğuk karakterli poyraz kuzeydoğudan, karayel ise kuzeybatıdan yer yer şiddetli olarak eser. Şiddetli estikleri dönemlerde deniz ulaşımını ve balıkçılığı olumsuz yönde etkilerler.

    4. Bitki Örtüsü
    Bitki örtüsü, iklim tiplerinin özelliklerini en iyi şekilde yansıtır. Bundan dolayı, iki iklim tipinin etkili olduğu bölgede, iki karakteristik bitki örtüsü vardır. Karadeniz iklim özelliklerinin etkili olduğu kıyı şeridinde ormanlar yaygınken, karasal iklim özelliklerinin etkili olduğu iç kesimlerde seyrek ağaçlı ot toplulukları görülür.
    Türkiye’de % 25 ile orman oranının en fazla olduğu bölge Karadeniz’dir. Bölgede nemliliğin fazla olması, ormanların yetişmesini kolaylaştırdığı gibi, orman yangınlarının da çok az olmasını sağlar.

    5. Toprak
    Bölgede, iklime bağlı olarak asit tepkime (reaksiyon) gösteren, koyu renkli, humus bakımından zengin yıkanmış çeşitli topraklar bulunur. Kuzey Anadolu Dağları’nın fazla yağış alan kuzey yamaçlarında boz ve esmer renkte kireçsiz orman toprakları yaygındır. Toprak yüzeyinde kimyasal reaksiyonun fazla olması, toprak katmanlarının kalınlaşmasını kolaylaştırır. Aynı dağların güneye bakan yamaçlarında yağışın azalması ve güneş radyasyonunun artmasıyla kireçli kahverengi orman toprakları bulunur. Batı Karadeniz Bölümü’nde de podzol topraklarına rastlanır.

    6. Nüfus ve Yerleşme
    Karadeniz Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre, 8,2 milyon nüfusa sahiptir. Bu miktar, bölge yüzölçümü ile oranlandığında km2 ye 58 kişi düşer. Bölgenin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının altındadır.
    1975 nüfus sayımına göre, Karadeniz Bölgesi’nin nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının üzerindeydi. Şimdi ise Türkiye ortalamasının altına düşmesinin nedeni, son yirmi yıldır, bölgeden diğer bölgelere özellikle Marmara Bölgesi’ne olan göçlerdir. Göçün en önemli nedeni, bölgedeki ekonomik faaliyetlerin sınırlı oluşudur.
    Bölgede nüfus dağılışı da düzenli değildir. Bölüm ve yöreler arasında önemli farklar vardır.
    Bunun en önemli nedeni, bölgedeki yeryüzü şekillerinin engebeli ve yüksek olmasıdır. Nüfus daha çok, Karadeniz kıyı şeridinde ve iç kesimlerdeki ovalarda toplanmıştır. Dağınk yerleşme görülür.Bunun en temel sebebleri arasında arazinin dağınık tarım arazilerinin parçalı , dağınık olması su kaynaklarının bol olması gelir...
    7. Ekonomik Özellikler
    Tarım, kıyı kesimindeki sınırlı alanlar ile iç kesimlerdeki ovalarda yapılır. Bölgede dağların geniş yer kaplaması ve arazinin engebeli olması makineli tarımı güçleştirir. Daha çok insan ve hayvan gücüne dayalı emek yoğun tarım yaygındır. Bölgenin kıyı şeridinde çay, fındık, sebze, meyve ve mısır tarımı yapılırken, iç kesimlerde şekerpancarı, tütün ve tahıl tarımı yaygındır. Akarsu boylarının bazı kesimlerinde ise çeltik tarımı yapılır.
    Türkiye çay üretiminin tamamı, fındık üretiminin de % 80'den fazlası Karadeniz Bölgesi’ne aittir. Karadeniz Bölgesi, nadasa ayrılan toprak oranının en az olduğu bölgedir. Bölgede, tarım alanlarının sınırlı oluşu ve sanayinin az gelişmesi gibi nedenlerle kıyı şeridindeki bölge halkı balıkçılığa yönelmiştir. Bölgenin iç kesimlerinde ise, balıkçılığın yerini küçük ve büyükbaş hayvancılık alır. Arıcılık ve kümes hayvancılığı da gelişmiştir.

    YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Taşkömürü: Zonguldak , Bartın ve Kastamonu’da. Türkiye’de tek.
    Bakır: Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu), Çayeli (Rize). Türkiye’de 1.Sıradadır.
    Linyit: Bolu, Çankırı, Amasya, Samsun, Ankara’da. Demir: Ordu’da.
    Manganez: Trabzon, Artvin, Amasya ve Kastamonu’da çıkarılır.

    ENDÜSTRİ:
    Demir-Çelik Sanayisi: Karabük ve Ereğli’de. Bakır Tesisleri: Samsun’da.
    Şeker Sanayisi: Turhal, Amasya, Suluova, Çorum, Kastamonu ve Çorum’da.
    Tütün Sanayisi: Samsun ve Tokat’ta. Kağıt Sanayisi: Batı Karadeniz’de.
    Çay Sanayisi: Rize ve çevresi. Fındık Sanayisi: Ordu ve çevresi.
    Gıda ve Dokuma Sanayisi: Büyük kentlerin yakınlarında Kurulmuştur.
    BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
    Alan bakımından %18 ile 3. Büyük bölgemizdir.
    Kırsal nüfusun en fazla olduğu bölgemizdir.
    Ormanlarımızın %27’sine sahip olarak 1.Sıradadır.
    En fazla yağış alan bölgedir.
    Nadasa bırakmanın en az olduğu bölgedir.
    Temel geçim kaynağı tarımdır.
    En çok göç veren bölgedir.
    Güneşten yararlanma oranı en az bölgedir.
    Gölge uzunluğu en fazla bölgedir.
    Gece-Gündüz süresi arasındaki farkın en fazla olduğu bölgedir.
    Kimyasal çözülmenin en fazla olduğu bölgedir.
    En fazla heyelan olan bölgedir.
    En fazla falez (yalıyar) olan bölgedir.
    Çay, Fındık, Mısır, Keten-Kenevir, Soya Fasulyesi üretiminde 1. Sıradadır.
    Taşkömürünün tamamı ve Bakırın yarısı bu bölgeden sağlanır.
    Kereste en çok Sinop, Kastamonu ve Bolu’da üretilir.
    Boyuna kıyı tipi görülür.
    Sıcaklık ortalaması 14-15 derece, yağış ortalama 1000 mm’dir.
    Çatalağzı Termik Santrali bu bölgededir.
    Kızılırmak Türkiye’nin en uzun ırmağıdır...

    Karadeniz Bölgesinin Genel Özellikleri
    Karadeniz Bölgesinin özellikleri nelerdir
    Karadeniz bölgesinin coğrafi özellikleri
    Karadeniz bölgesinin özellikleri kısaca
    karadeniz bölgesinin özellikleri özet
    1. Konumu ve Sınırları
    Bölge, Türkiye’nin kuzeyindedir. İsmini kuzeyindeki Karadeniz’den alır. Bölge, doğu ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Yağmuru yağmur değil, kışı kış değil. Yaşamak için zor bir yer
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    GÜRGEN AĞACI HAKKINDA BİLGİ.
    Trakya, Ege, Marmara Bölgesi, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde yayılış gösterir. Genellikle kuzey ve güney kıyı b&oum...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    Meşe hakkında ansiklopedik bilgi
    Meşe
    Meşe Familyası: Kayıngiller (Fagaceae). Türkiye'de yetiştiği yerler: Yaygın.Kışın yaprağını döken, her zaman yeşil, ağaç ...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    cise UNELFOL Yeni form yayınladı
    Ağrı Dağının Tarihi ve Kültürel özellikleri
    Ağrı Dağının Tarihi ve Kültürel özellikleri
    Ağrı Dağının Tarihi ve Kültürel özellikleri

    Ağrı Dağı, Doğu Anadolu'nun, özellikle Ağrı vilayetinin simgesidir. Ağrı dağı yöresinde tarihin çeşitli devirlerinde yaşayan kavimler, bu görkemli dağa kutsal bir yapı gibi bakmışlardır.
    Ağrı aynı zamanda dünyanın sayılı dağlarındandır. Nuh tufanına ve Nuh gemisi aramalarına konu olduğundan özellikle yabancı dağcıların ve din adamlarının ziyaretgahı olmuştur. Ağrı Dağının Türk tarihinde ve Edebiyatında da müstesna bir yeri vardır.
    Tevrat ta ve bazı kitaplarda Nuh’ Un Gemisinin tufandan sonra Ararat dağına oturduğu yazılıdır. Kuran- ı Kerim’ in Nuh suresinde Cudi dağında olduğu belirtilmektedir. Acaba Orta Doğunun çatısı durumunda olan Ağrı Dağının adı Tufan olduğu zaman “Cudi” miydi? Veya Ağrı dağının güney karşısında gemi siluetinin olduğu Meşar dağının eski adı Cudi’ midir?
    Ağrı Dağının bütün dünyaya ün salmasının başka sebepleri şunlardır.
    Ağrı, Avrupa’ nın bütün zirvelerinden yüksektir, bu dağın bir özelliği de, yek pare bir kütle halinde birden bire yükselmesidir. Bu dünyanın belki en muazzam dağ manzarasıdır. Himalaya ve Antlar gibi ulu dağlarda yükselme tabaka tabaka olduğu için tek başına birden yükseliveren Ağrı Dağının heybetinden mahrumdurlar.
    İki kartal yuvası gibi Ağrı dağları efsanelere en çok konu olan dağdır. Geçimsiz iki bacı efsanesi Adem ile Havva efsanesi Nuh’ un Gemisi efsanesi bunların en çok bilinenleridir.
    Anadolu dağlarının başı sayılan bu dağ dünyamızın da belli başlı dağlarındandır. Ağrı sadece Türkiye’ nin en yüksek dağı değil aynı zamanda bölgenin tarihi, coğrafyası, iklimi, folkloru ve toplum hayatı üzerinde büyük etkisi olan bir tabiat harikasıdır. Bu dağ sır doludur, kültür doludur.... Bu yüce dağın bağrında nice efsaneler saklıdır. Bunlar yukarda belirtilen efsanelerden ayrı olarak; dağ anaları, Kar adamları, dağ canavarları, Şahmeran ve aşk hikayeleridir...... Özellikle mitolojik içerikli olanlar ve Nuh’ un gemisi efsanesi halkın hayal zenginliğinde şekillenerek kalıplara sokulmuştur. Halk, ağzı dili olmayan bu koca dağı dillendirmiştir. Adem ile Havva’ dan başlayıp günümüze kadar devam eden bir çok dini, efsanevi, bazı toplumsal ve aşk olaylarına konu olmuştur.
    Ağrı ve Aladağ da Oğuz, Arsaklı ve İlhanlıların yaylakları vardı. İlhan’ lılar sevinçli günlerinde , toplantı - Bayramlarda kurultaylarını burada yaparlardı . Yazı burada ki yazlık saraylarda geçiren İlhan’ lılar, bütün Anadolu ve İran’ ı buradan idare ederlerdi. Ağrı, İran, Kafkasya ve Anadolu üçgeninin tam ortasında bulunduğundan zaman zaman değişik devletlerin kontrolünde olmuş 4. yüzyıldan fazla Osmanlı Devletinin milli sınırları içende kalmıştır. 1878 Berlin Antlaşmasından sonra ve 1. dünya savaşı sırasında Türkiye, Rusya ve İran arasında paylaşılmıştır.
    XX. Yüzyılın başında Büyük Ağrı Dağının güney tarafı Türkiye’ ye, kuzeyi Rusya’ ya ve Küçük Ağrı Dağının doğu cepheside İran’ a ait bulunuyordu. 1. Dünya savaşından sonra 16 Mart 1921 de Moskova, 13 Ekim 1921 tarihinde Kars antlaşmalarıyla sınırlar belirlenerek Türkiye- Sovyetler Birliği hududunun Aras nehrinden geçirilmesi üzerine büyük Ağrı Dağının kuzeyinde Türkiye toprakları içine alınmış oldu. 1923 ve 1932 yılındayapılan hudut düzeltmesiyle Küçük Ağrı dağının tamamı Türkiye sınırları içerisindedir. Gezi ve coğrafya kitaplarında Ağrı dağına çok yer verilmiştir. Arap coğrafyacısı İstahri yazdığı kitabında Ağrı’ da pek çok orman ve av hayvanı olduğu hatırlatır. Mukaddesi, Ağrı Dağı yamaçlarında binden fazla köy bulunduğunu yazar. X. Yüzyılda yaşamış olan tarihçe Thomas, Ağrı dağı çevresinde geyik, yaban domuzu, aslan ve yaban eşeği gibi hayvanların çok bulunduğuna işaret eder. 13. yüzyılda Marko Polo da “ Nuh’ un dağı” nda araştırma yapmış, seyahatnamesinde bahsetmiştir.
    Ağrı Dağının Ayırıcı Nitelikleri
    Türk ve dünya kültüründe Ağrı Dağının özel bir yeri vardır. Gerek yurdumuz gerekse yakın doğu kültürlerinde, Ağrı Dağı ile ilgili pek çok efsane geliştirilmiştir . Ermeni’ lerin kendi ülkelerinin merkezi olduğunu iddia etmeleri, Yahudi kutsal metinlerinde ve Hıristiyanlıktaki Nuh’ un gemisinin bu dağa indiği inancı Ağrı Dağının hem siyasi hemde dini yönden önemini artırmaktadır.
    Dağcılık Sporu
    Dağa çıkış izinle olmaktadır. Yaz ve kış çıkışları olmak üzere yılda iki defa çıkış yapılır. Y az çıkışları Temmuz, Ağustos ve Eylül, kış çıkışları ise Ocak ve Şubat aylarında olmaktadır. Türkiye Dağcılık Federasyonu özellikle 30 Ağustos Zafer tırmanışını uluslararası boyutta organize ederek dağın tanıtımını da yapar . Her zaman Eli Köyüne kadar çıkmak için ilçe merkezinde arazi tipi araçlar ve kamyonlar bulunabilmektedir. Eli Köy ile 3200 m. kampı arasında katırlarla dağcı yükü taşınmaktadır. İhtiyaç duyulması halinde bir gece konakladıktan sonra 4200 kampına çıkılmaktadır. İklim ve Basınç sorunu yaşanmıyorsa direk olarak da çıkılabilmektedir. 4200 kampı yazın buzulun başladığı yer olarak değerlendirilir. Bu kamptan sonra buzul tırmanışı başlar. Sabah çok erken saatlerde tırmanış başlar ve zirve yapıldıktan hemen sonra dönüş başlar. Dönüş Hava durumuna göre 3200 kampı olur.
    Ağrı Dağının doruğu çok uzaklardan ve geniş bir alandan görülür. İran, Azerbaycan, Van, Kars, Iğdır ve Bitlis’ den açık havalarda yüksek yerlerden bakıldığında bu görkemli dağ görülebilmektedir. Büyük Ağrı’ nın 4 .000 metre yukarılarında her zaman kar bulunur, takke biçiminde doruğu örten karın bir kısmı buzuldur. Genişliği 12 km. ye varan buzun aynı zamanda Türkiye’ de mevcut az sayıda buzullar arasında en büyük olanıdır.
    Ağrı dağının yamaçlarında Su kaynağı bulunmaz, yukarılardan akıp gelen kar ve yağmur suları vardır ki bunlar fazla aşağılara inmez. Çok yağış almasına rağmen çatlaklar ve andezit yapı Suyu hemen emer. Sıcak yaz günlerinde bilhassa dağın güney yamacı bir çöl gibi olur, sadece dağın eteğindeki ( Dip kısmı) köylerde kaynak ve sazlık suları vardır.
    Ağrı Dağının eteklerinde özellikle güney doğu eteğindeki inek vadisi denilen yerde her biri yüzlerce hayvan alabilecek genişlikte bir çok mağara oluşmuştur, bu mağaralar hayvan yetiştirilenlerce barınak (kom) olarak kullanılmaktadır. Daha aşağılarda Hallaç köyü yakınında bir de buz mağarası vardır.
    Ağrı Dağının güneyinde yer alan Doğubayazıt ovası kuzeyindeki Iğdır ovası ve Sürmeli çukuruna göre yüksektedir .Yani dağın kuzeyindeki ova güneydekinden yüzlerce metre aşağıdadır.

    Ağrı Dağının Tarihi ve Kültürel özellikleri
    Ağrı Dağının Tarihi ve Kültürel özellikleri

    Ağrı Dağı, Doğu Anadolu'nun, özellikle Ağrı vilayetinin simgesidir. Ağrı dağı yöresinde tarihin çeşitli devirlerinde yaşayan kavimler, bu görkemli dağa kutsal bir yapı gibi bakmışlardır.
    Ağrı aynı zamanda dünyanın ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Eski bir yanardağ ^^ Türkiye'nin en yüksek tepesi. Bir gün çıkarız belki ...
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen
  • Caner Göktaş
    Caner Göktaş Forma konusu yanıtladı..
    Whordark Yeni form yayınladı
    Uranyum nedir ?

    Uranyum nedir?
    Uranyum nasıl bir elementtir, nasıl elde edilir, nerelerde kullanılır ve uranyumun periyodik tablodaki yeri nedir?..
    Uranyum, radyoaktif bir kimyasal elementtir. Simgesi “U”dur. 1789 yılında Martin Heinrich Klaaproth tarafından keşfedilmiş ve 1841 yılında Eugene-Melchior Peligot tarafından izole edilmiştir. Uranyum, ilk zamanlarda radyoaktivite ile ilgili fazla bilgi sahibi olunmadığından diğer elementler gibi zannedilse de, 1896 yılında bilim tarihinin önemli isimlerinden olan Mendeleyev’in çalışmalarıyla uranyumun radyoaktif bir element olduğu ispatlanmıştır.
    Uranyum, cama katıldığı zaman ilginç sarı-yeşil bir renk verir. Zayıf radyoaktif elementtir. Yüksek yoğunluğa sahiptir. Çelikten daha yumuşaktır. Kurşundan yüzde 65 daha yoğundur. Isıtıldığında yanar. Klor, kükürt ve azotla az ya da çok kolay bileşir. Uranyum metali, hidroklorik asit ve sülfürik asit içinde kolayca çözünerek dört değerli uranyum tuzlarını oluşturur; nitrik asit içinde dinginleşir.
    Uranyum mineralleri, uraninit, autinit, tobernit, koffinittir. Minerallerde bulunan uranyum, kimyasal reaksiyonlar sonucunda uranyum okside veya diğer formlarına dönüştürülür. Metal olarak uranyum, KUF5 ve UF4 bileşiklerinin elektrolizi ile elde edilir. Çok saf uranyum ise halojenlerinin termal yanması ile elde edilir.

    Periyodik çizelgenin başlangıçta çok ender bulunan bir elementi olduğu sanılırken sonraki araştırmalarda cıva, antimon, gümüş ya da kadminyumdan daha çok bulunduğu anlaşılan bir elementidir.
    Oldukça sert ve ağır bir metaldir. Havayla karışınca gümüşümsü parıltısı hızla kaybolur ve siyah bir oksit tabakası oluşur. Hemen hemen altın kadar ağır bir metaldir. Her ikisi de orta düzeyde radyoaktif olan U-235 ve U-238, uranyumun en önemli iki doğal izotopudur.
    Uranyum, kimyasal açıdan çok kolay tepkimeye giren bir metaldir. Tüm metallerle tepkimeye girebildiği gibi, ince parçalara bölünmüş bir halde havayla tepkimeye girdiğinde hemen tutuşur. Uygulama alanında uranyumun en önemli özelliği, U-235 izotopunun atom çekirdeğinin belirli koşullar altında kolayca parçalanabilmesidir. 1 kg uranyumun parçalanmasıyla yaklaşık 3 milyon kg kömürün yanmasıyla ortaya çıkan enerji açığa çıkar.
    Sembolü: U
    Atom Numarası: 92
    Atom Ağırlığı: 238.02891
    Element serisi: Aktinit
    Maddenin Hali: Katı
    Görünümü: Metalik gri
    Yer kabuğunun 25 km derinliğine kadar olan bölümünün 100 trilyon ton uranyum içerdiği saptanmıştır. 10 milyar ton uranyumun da erimiş halde denizlerde olduğu sanılmaktadır. Uranyum içeren yüzlerce mineral olduğu bilinmektedir. Bunların ancak 10 kadarı özellikle uranit ve pekblen ekonomik açıdan önem taşır.


    Uranyum nasıl elde edilir?
    Uranyum derinlerdeki yataklardan geleneksel yeraltı madencilik teknikleri kullanılarak elde edilir. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, yeterince yoğunlaştırılmış arı bir ürün elde etmek için, sonrasında birçok kimyasal işlem gerekir. Bu işlemin ana evresi filizin süzülmesi, yani uranyumun çözünmesidir. Söz konusu işlem uranyumun o sırada bulunduğu biçime bağlı olarak ve var olan artık maddelerin türüne göre, sulandırılmış sülfürik asit ya da soda çözeltisiyle gerçekleştirilir.
    Birbirini izleyen bir dizi işlemin (süzme, iyon değiştirme, sıvı çıkartma, sodyum uranat biçiminde çözeltiden ayırıp çökeltme ve sıvı çıkartma yöntemleriyle son arındırma evresi için uranilnitrat olarak ikinci kez eritme gibi) ardından, bir oksit olarak uranyum elde edilir.

    Uranyum nerelerde kullanılır?
    Uranyumun en eski kullanım alanının cam ve seramik yapımı için boya üretimi olduğu sanılır. 1939’da Han ve Strassman adlı iki Alman bilim adamının çalışmalarıyla bir zincirleme tepkimenin gerçekleşme olasılığı ve bunun büyük bir nükleer patlamayla sonuçlanması, o dönemde tam anlamıyla açıklığa kavuştu. Bunun üzerine Amerikalı bilim adamları atom bombasının yapımı konusunda yıllar boyu Nazi Almanyası’nın önüne geçmeye çalıştı. Fermi 1942’de ilk denetimli nükleer tepkimeyi Amerika’da gerçekleştirdi.
    Temmuz 1945’de ilk deneysel patlama New Mexico çölünde yapıldı. Ağustos 1945’de Japonya’ya atılan iki atom bombası İkinci Dünya Savaşı’nın sona erme sürecini hızlandırdı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasını izleyen yıllarda, elektrik üretimi için uranyumun barışçı amaçlarla kullanımı yolunda girişimlerde bulunuldu. 1980’de dünyanın her yanında 200’ü aşkın nükleer enerji santrali işlev görüyordu.


    Uranyum nedir?
    Uranyum nasıl bir elementtir, nasıl elde edilir, nerelerde kullanılır ve uranyumun periyodik tablodaki yeri nedir?..
    Uranyum, radyoaktif bir kimyasal elementtir. Simgesi “U”dur. 1789 yılında Martin Heinrich Klaaproth tarafından keşfedilmiş ve 1841 yılında Eugene-Melchior Peligot tarafın ...

    Daha fazla »»
    Caner Göktaş
    Caner Göktaş
    Çok değerli bir element ^^
     Gözat Cevap: 1  
    0 Beğen

Projem

Henüz hiç projeler başlamamış

Oy

Verdiğin oy:
Toplam: 5 ( 1 oranlar)
'':
Yanıp sönen efekti
Kaydırma efekti
Değerlendirme: