OW Debug - Notice
Message: Trying to access array offset on value of type null
File: /home/romarekl/public_html/sosyallift.com/ow_plugins/forum/controllers/topic.php
Line: 136
Ömer Seyfettin Tüm Hayatı ve Eserleri Forum | Sosyallift©
Loading...
 
tr
Whordark
Whordark Haziran 23 '16

Ömer Seyfettin Tüm Hayatı ve Eserleri

Türk yazar

Doğum 11 Mart 1884
Gönen, Balıkesir Ölüm 6 Mart 1920 (35 yaşında)
İstanbul Meslek Şair, öğretmen, yazar, Türkolog ve asker Konu Hayatı Edebî akım Türkçülük

Ömer Seyfettin (11 Mart 1884; Gönen, Balıkesir - 6 Mart 1920, İstanbul), Türk yazar, asker, öğretmen.

Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Türkiye kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçede sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne pek çok eser sığdırmıştır.

Hayatı

11 Mart 1884 yılında Gönen, Balıkesir'de doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'le, Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan biridir. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Bey'in görevinin nakli dolayısıyla Gönen'den ayrılan aile İnebolu ve 'Ayancıktan sonra İstanbul'a geldi.

Ömer Seyfettin, önce Mekteb-i Osmanî'ye, 1893 ders yılı başında Askerî Baytar Rüştiyesi'nin subay çocukları için açılmış özel sınıfına kaydedildi. Bu okulu 1896'da tamamlayarak Kuleli Askeri İdadisi'ne yazıldı. Daha sonra Edirne Askerî İdadîsi'ne naklolarak eğitimine arkadaşı Enis Avni ile birlikte burada devam etti. İlk edebi çalışmaları olan şiirlerini Edirne’deki öğrenciliği sırasında yazdı.

1900'de İdadî'yi bitirerek İstanbul'a döndü ve Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. İstanbul’da Mecmua-i Edebiye dergisinde şiirlerinin yayımlanmasıyla yayın dünyasına girdi. 1903 yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla okulundan imtihansız mezun oldu.

İzmir

Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Taburu'na tayin edildi. 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemlidir; zira bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktır. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Necip Türkçü'den ise sade Türkçe ve millî bir dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı.

Selanik ve Genç Kalemler dergisi

Ömer Seyfettin Ocak 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendirildi. Manastır, Pirlepe, Köprülü, Cumâ-yı Bâlâ kasaba ve köylerinde görev yaptı. Razlık (şimdi Bulgaristan'da) kasabasının Yakorit köyünde bölük komutanlığı yaptı. Balkan çetecilerinin Türk düşmanlığını dile getirdiği ‘’Bomba’’, ‘’Beyaz Lâle’’, ‘’Tuhaf Bir Zulüm’’ adlı hikayeleri bu görevleri sırasında edindiği izlenimler sonucu yazdı. Yazıları ve hikâyeleri İstanbul’da ve Selanik’te çıkan çeşitli dergilerde takma isimlerle yayımlandı. Ali Canip’e yazdığı meşhur mektubu da bu sırada Yakorit’te yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin’in dil konusunda görüşlerini özetleyen bu mektup, Yeni Lisan hareketinin başlamasına vesile olmuştur.

1910 yılında Ziya Gökalp’in de arzu ve tavsiyesi ile tazminatını ödeyip askerlik görevinden ayrıldı. Hayatını yazar ve öğretmen olarak sürdürmek üzere Selanik’e yerleşti. Rumeli’nin tek Türk bilim ve edebiyat dergisi olarak Selanik'te çıkarılan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi Akil Koyuncu'nun istek ve ısrarı üzerine Genç Kalemler'e çevrildikten sonra 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlandı.

Balkan Savaşı ve esaret

Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin’in sivil hayatı bir yıl kadar sürmüştü. Yeniden orduya çağrılan yazar, Yanya Kuşatması'nda esir düştü.

Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında geçen on aylık esareti sırasında sürekli okudu. Mehdi, Hürriyet Bayrakları gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri TürkYurdu'nda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yaşayarak yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı.

İstanbul ve Türk Sözü Dergisi

Ömer Seyfettin 1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa'nın organize ettiği Bâb-ı Âli Baskını'na katıldı. Daha sonra askerlikten ayrıldı, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı.

1914 yılında Kabataş Sultanisi'nde öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü. 1915'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey'in kızı Calibe Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilik Fahire Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen 1918'de bozulunca tekrar yalnızlığına döndü. Gerek bozulan evliliği gerekse I. Dünya Savaşı yenilgisini görmesi onu çok sarstı. Anadolu’da uzun seyahatlere çıkarak teselli bulmaya çalıştı; her hafta en az bir hikâye yazmaya çalıştı

Son yılları

1917'den ölüm tarihi olan 6 Mart 1920'ye kadar geçen zaman birçok acı ve sıkıntıya rağmen verimli bir hikâyecilik dönemini içine alır. Bu dönemde 10 kitap dolduran yazar 125 de hikâye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayımlandı. Bir yandan öğretmenlik yapmayı sürdürdü.

Ömer Seyfettin'in ZincirlikuyuMezarlığı'ndaki kabri.

Ölümü

Hastalığı 25 Şubat 1920'de artınca yazar, 4 Mart'ta hastaneye kaldırıldı. 6 Mart 1920'de hayata gözlerini yumdu. Önceden teşhis edilememiş olmakla beraber, yapılan otopsi sonucunda hastalığının "şeker" olduğu anlaşılmıştır. Naaşı önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı'na defnedilmiştir. Daha sonra buradan yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı gerekçesiyle mezarı 23 Ağustos 1939'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na nakledildi.

Ölümünden sonra

En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikâyelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap 1935 yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır ve bu hikâyeler günümüzde de okunmaktadır.

Tüm Eserleri ve Katkıları:

Romanları

  • Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
  • Efruz Bey (1919)
  • Yalnız Efe (1919)

Risale

  • Yarınki Turan Devleti

Öyküleri

  • Acaba Ne idi? - Acıklı Bir Hikâye - Aleko - And - Kaşağı - Aşk Dalgası - Aşk ve Ayak Parmakları
  • Apandisit - At - Ayın Takdiri - Ay Sonunda - Baharın Tesiri - Bahar ve Kelebekler - Balkon
  • Başını Vermeyen Şehit - Bekarlık Sultanlıktır - Beyaz Lale - Beynamaz - Birdenbire - Binecek Şey
  • Bir Hatıra - Bir Hayır - Bir Kayışın Tesiri - Bir Temiz Havlu Uğruna - Bir Vasiyetname - Bit
  • Bomba - Büyücü - Cesaret - Çanakkale'den Sonra - Çakmak - Çirkinliğin Esrarı - Dama Taşları
  • Devletin Menfaait Uğruna - Diyet - Dünyanın Düzeni - Düşünme Zamanı - Eleğimsağma
  • Elma - Efruz Bey - Falaka - Ferman - Fon Sadriştayn’ın Karısı Fon Sadriştayn’ın Oğlu - Forsa
  • Gizli Mâbed - Gürültü - Havyar - Hafiften Bir Seda - Horoz - Hürriyet Bayrakları - İffet - İki Mebus
  • İlk Cinayet - İlk Düşen Ak - İlk Namaz - İnsanlık ve Köpek - İrtica Haberi - Kaç Yerinde - Kaşağı
  • Kerâmet - Kıskançlık - Kızıl Elma Neresi? - Koleksiyon - Korkunç Bir Ceza - Kumrular - Kurbağa Duası - Kurumuş Ağaçlar - Külah - Kütük - Lokanta Esrarı - Makul Bir Dönüş - Mehdi - Mehmaemken
  • Memlekete Mektup - Mermer Tezgah - Miras - Muayene - Muhteri - Müjde - Nakarat - Namus
  • Nasıl Kurtarmış? - Nadan - Nezle - Niçin Zengin Olmamış? - Nişanlılar - Nokta - Öpücüğün İlkel Bİçimi - Pamuk İpliği - Pembe İncili Kaftan - Perili Köşk - Pireler - Primo Türk Çocuğu
  • Ruzname - Rüşvet - Rütbe - Sivrisinek - Şefkate İman - Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür
  • Tavuklar - Teke Tek - Terakki - Teselli - Topuz - Tos - Tuhaf Bir Zulüm - Tuğra - Türbe
  • Türkçe Reçete - Uçurumun Kenarında - Uzun Ömer - Üç Nasihat - Velinimet - Vire - Yalnız Efe
  • Yeni Bir Hediye - Yemin - Yuf Borusu Seni Bekliyor - Yüksek Ökçeler - Yüzakı - Zeytin Ekmek
  • Akşam Sefası - Yiğit Çocuk - Okul Çocuğu - Bir Çocuk Aleko
Düzenlendi... Whordark (Haziran 23 '16)
Paylaş:
Whordark
Whordark Haziran 23 '16

Fotoğraftaki cansız beden edebiyatımızın öncü öykücüsü ve düşünür, Ömer Seyfettin.
Fotoğrafın insanlığımızdan utandıran hikayesi ise şöyle...
Bilindiği gibi, Ömer Seyfettin 6 Mart 1920'de öldüğünde, Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde bulunuyordu.
Ömer Seyfettin Kadıköy yakasında kiralık evinde, yalnız yaşıyordu. Oturduğu eve, Reşat Nuri, "Münferit Yalı" adını takmıştı. Kaç zamandır yemek de yiyemiyordu. Son günlerinde ateşli hastalığı ilerlemiş, adeta kendini kaybetmişti. Onunla ilgilenebilen en yakın arkadaşı Ali Canip'ti. hemen her gün uğruyor, biraz yemesi için evinden yemek getiriyordu.
Kendini kaybetme derecesinde ağırlaşınca, onu bir faytonla Numune Hastanesi'ne götürmüştü.
Hastanede yattığı süre içinde gözlerini açmadı. Arada bir, "çocuk.. çocuk..." diye sayıklıyordu. Olası ki, uzun süredir yüzünü görmediği kızını anıyordu.
Ömer Seyfettin kalbinde yanan özlem ateşi içinde öldü!
Ünlü yazarı hastanede tanıyan kimse yoktu. Onun aziz bedenini sahipsiz bir ölü, bir kadavra olarak değerlendirmek istediler. Cesedinin çevresinde tıp fakültesi öğrencileri toplanmıştı ve hastane hademesi cesedi üzerine elini koymuş olarak önce fotoğraf çektirdiler. Sonra hademe bir testereyle kıtır kıtır başını kesti cesedin!
Fotoğraf gazetelerde yayımlanınca, onu tanıyanlar telaşla hastahaneye koşup, başsız cesedi kurtarmaya çalıştılar...
Böyle birşey ancak bizim memleket olur
Çünkü bu toplumun sanatla, bilimle, edebiyatla işi yok
İşi olsa tanırdı
Dün de aynıydı bugün de aynı aradan 100 yıl geçti fark varmı sizce?

Geçmiş ve Gelecek- YalanTarih'in fotoğrafı.